Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi78
Bugün Toplam358
Toplam Ziyaret1823048
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
SİYASİ AYAK 12: ÖNCEKİ BÖLÜMLERİ ÖZETLERSEK
23/01/2020

Bugün uluslararası ilişkiler bağlamında hiç çekinmeksizin, Türk Milleti’ni hedef alan
planlar, projeler yapılıyor ve “Ülkemizi parçalanmış gösteren yeni haritalar,” asılabiliyor duvarlara. Yöneticilerimiz de bu haritaların önünde, harita çizerlerini “müttefikimiz” sıfatıyla karşılarına alıp aynı masada oturabiliyorlar.
Roma ve Bizans artıkları ile Ermeni ve Siyonistlerin neden böylesi bir hınçla ve intikam güdüsüyle hareket ettikleri tarihteki yenilgilerine bakılarak anlaşılabilir. Türk’e karşı bu Haçlı-Siyon ittifakına destek veren Tarikat şeyhlerinin düşmanlıklarını anlayabilmekte ise zorlanıyor insan!
Türk Ordusu’nun Yunan’a karşı verdiği bir ölüm-kalım savaşı var iken, kalkıp Koçgiri’de isyan çıkarmanın anlamı ne olabilir?
Yeni Cumhuriyet, Musul’u İngilizlerden geri alabilmek için uluslararası arenada mücadele verirken, 1925’te Diyarbakır’da, Hakkâri’de, Şemdinli’de isyan çıkarmanın gerçek nedeni nedir?
Hele ki, “halkımızın kutsal din duygularını kötüye kullanarak” otorite olmuş ve masum halkı devlete karşı isyana sürüklemiş bu Tarikat şeyhleri ve feodal ağaların, tarihte ilk kez 1927’de açıkça Türk’ün varlığına karşı Ermeni Taşnak çetesiyle ittifak kurup örgütlenmesinin ve halen bu örgüt içerisinde Türk’e karşı mücadelesinin altında yatan asıl amaç ne olabilir?
Hep aynı soy bağı içindeki kişiler ve aynı Tarikata mensup şeyhlerin, seyitlerin,
mollaların Taşnak çetesiyle bir olup Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı saldırmalarına ne anlam verilebilir?
Elbette onlar da biliyorlar, bugün, Fırat’ın batısında, onların Kürdistan kurmaya
kalkıştıkları doğusundan daha fazla Kürt yaşadığını. Tarihte yaşanmış bir Türk-Kürt savaşı olmadığını. Binlerce yıldır bu kutsal topraklarda omuz omuza düşmana karşı savaşmış bir Türk ve Kürt gerçeği bulunduğunu! Tarikat şeyhlerinin ısrarla ‘oyun’u Kürtler üzerine kurmaya çalışmalarındaki niyet ve emel nereye bağlanabilir?
Sahi, tüm bu gerçekler karşısında Cumhuriyeti yıkıp yerine bağımsız bir “Şeriat Devleti” kurmak niyetleri olduğu söylenebilir mi?
Birinci Dünya Savaşı başlarken Bitlis’te Molla Selim’in, Süleymaniye’de Şeyh
Abdüsselam Barzani’nin Halife Sultan’a karşı İslam Devleti için mi, Ruslar ve İngilizler için mi baş kaldırdıklarını sanırsınız?
Toparlarsak göreceğimiz şudur:
1. XIX. yüzyılda Osmanlı, Merkezi İdareyi güçlendirmek amacıyla, yerel feodal
beyliklerden kendisine karşı bağlılık göstermeyenleri, tasfiye etmiştir. Kuzey Irak’taki Baban ve Bedirhan Beyleri bunlardandır. Bu ailelerden türeyen nesiller, oldum olası, Türk Devleti’ne düşman kesilmişler ve karşımızda bulunan güçlerle işbirliği yapmışlardır.
2. Bunların yokluğu ile ortaya çıkan otorite boşluğu, atanmış merkez memuru olan Paşa Valiler tarafından doldurulamamış; ihtiyaç yerel dini önder konumundaki şeyh, seyit ve mollalarca giderilmiştir.
3. Osmanlı Devleti yıkılıp da yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulunca yeni devlet, toplumsal ilişkileri çağdaş ölçülerle yeniden tanımlama amacıyla toplumsal, kültürel ve eğitime yönelik projeler geliştirdiğinde, dini referans alan bu yerel önderlerden tepki almış; dini önderlerin halkı yönettiği kurumlar olan tekke ve zaviyelerin kapatılması üzerine de, geçimini dini kullanarak halkın emeği üzerinden sağlayan bu kesim, konumlarını kaybetmenin acısıyla yeni Devlet’e düşman kesilmişler; rakip ülke gizli servisleriyle işbirliği yapmışlardır. O gün bugün, Mevcut Halidi Nakşî Tarikatına bağlı tüm tekkeler yabancı devlet gizli servisleri emrinde çalışan hain yuvalarıdır.
4. Birinci Dünya Savaşı esnasında özellikle Rus, İngiliz ve Fransız kışkırtmasıyla Kürt ve Türk unsura karşı aşırı güç kullanan ve topluca isyana kalkan Hıristiyan Ermeni azınlık, çatışma bölgesi dışına tehcir edilmiş (sürülmüş) ve bu esnada yerinden yurdundan olmuş, kayıplar vermiştir. Bunların yeni nesilleri, bulundukları ülkelerde sürgüne sebep olan aşırılık yanlısı parti ve örgütler eliyle, rakip ülkelerin de desteği altında, uyduruk bir tarih bilgisi altında, Türk düşmanı olarak yetiştirilmişlerdir.
5. Büyük Atatürk’ün tespit edip dikkat çektiği “Büyük Suikast” eyleminde direnen Haçlı-Siyon ortaklığı, Türk Devleti’ne karşı olan tüm bu unsurları hep kışkırtmış, desteklemiş ve onların intikam duygularını canlı tutmaya özen göstermiştir. Aslı esası olmayan uydurma Ermeni Soykırımı iddialarını patır patır meclislerinden geçirmeleri boşuna mıdır?
6. 1961 Anayasası ile getirilen yeni toplumsal şartlarda, yukarıda sayılan intikamcı
unsurların bir kısmı birleşerek, sol gruplar içerisinde ve Siyasi Kürtçülük çizgisinde faaliyet göstermişler; 1980 sonrası ise hem Marksist(!) hem etnik milliyetçi(!) ideolojilerini toplumu terörize ederek gerçekleştirmeye kalkışmışlar; başarılı olamayınca da Haçlı-Siyon Projeleri’nin bir diğer taşeronu Halidi Nakşi Tarikatı mensuplarıyla iş tutmaya başlamışlardır.
7. 2012’den sonra Marksizm unutulmuş ve Siyasi Kürtçülük ana siyaset olmuştur.
Olayın özü ve özeti budur!
Ancak, bir yandan da genellemelerden kaçınmak ve insaflı olmak zorundayız. Baban ve Bedirhan Beyleri’nin torunlarından, Türk Devleti için çalışanlar da çıkmıştır. Bunlardan vali, büyükelçi, general, milletvekili ve bakan olanları bile vardır. Dini cemaat ve tarikatların tamamı devletin karşısında değildir. Nakşibendî Tarikatının sadece Halidiye koluna bağlı tekkeler ve cemaatler bu işlerin içinde olup, “Türk ve Cumhuriyet düşmanlığı,” güdüsüyle hareket etmektedirler. Onların bile hepsinin aynı çizgide oldukları söylenemez.
Örneğin soy bağı olarak Arvasi Tekkesi’nden gelen ve Arvasi soyadını taşıyan Seyit
Ahmet Arvasi (1932-1988) MHP Genel İdare Kurulu üyesi idi. “Belgelerle sabittir ki, evlad-ı Resulüm, yani Resulullah’ın soyundanım. İslâm’a çatamayanlar Türk milletine çatıyorlar.
Türk’e düşmanlık İslâm’a düşmanlığa eşdeğerdir. Bin yıl İslâm’ın hizmetkârlığını yapmış Türk milletinden dünyada bir tek Türk kalsa o Türk ben olurum. İki Türk kalsa ben ikincisi olurum.’’ diyebilenlerdendir.
“Ermeniler’in hepsinin Türk düşmanı olduğu,” iddiası da doğru değildir. Örneğin Levon Panos Dabağyan (1933-2017). “Ermeni mezhebi içinde protestan misyonerlerin fitneye sebep olduğunu düşünen,” İstanbul Ermenilerinden, merhum Alparslan Türkeş’in yakın arkadaşıdır.
Tüm bu olanlar sonuçta, Haçlı-Siyon siyasetinin Anadolu’ya yansıyan görüntüleridir.
“İntikam hırsı ile aklını bir kenara koyan bazıları,” akıl ve bilim yolunu değil de hırslarının yolunu tuttuklarında, yabancı mahfillerin maşası ve “vatan haini” olup çıkmaktadırlar.


536 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028