Halil Atılgan
incirgedigi@gmail.com
ONU AZRAİL APARDI…
24/04/2020
Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e tez yetir beni. Bir zamanlar taş plaklar vardı. 1880’li yıllarda başlayan yolculuğunu 1948 yılına kadar sürdürdü. Çabuk kırılması, çalınan ezgilerin 2,5 dakikaya sığdırılması mecburiyetine rağmen varlığını korudu. 1948 yılından sonra 45’liklerin ve uzunçalarların çıkmasıyla taş plakların saltanatı da sona erdi. Taş plak saltanatının sona ermesiyle gramofonlar da yerini pikaplara bıraktı. Ülkemizde 45’lik plaklar plak piyasasının en şaşalı dönemini yaşadı. Taş plaklardaki 2,5 dakikalık zaman sınırlaması da 45’liklerin devreye girmesiyle tarihe karıştı. Plaklar en çok 1950 ve 1960’lı yıllarda döndü. Plak piyasası o yıllarda zirveye ulaştı. En parlak dönemini yaşıyordu ki kasetler devreye girdi. Kasetler plak piyasasını allak bullak etti. Böylece plaklar ve pikaplar da kasetlerin ortaya çıkmasıyla ömrünü tamamladı. Zaman içinde plak yerini kasete bırakırken, kasetler de yerini CD ve VCD vb ye bıraktı. 1940’lı yıllar içinde doğan nesil, yani bizim kuşak, plak piyasasının en şaşalı döneminin tüm özelliklerini ve güzelliklerini yaşadı. Yazlık sinemalarda, bahçelerde, parklarda, dolmuşlarda, piknik yerlerinde plakların dönüşüne bizzat şahit oldu. Onlar dönmekten, insanlar dinlemekten bıkmadı. Plaklar döndü ha döndü. Ağlatan, güldüren, oynatan plaklar kasetin çıkmasıyla görevini tamamlayarak kendi kabuğuna çekildi. Ben ve benim yaşımdakiler plak ve yazlık sinema dönemini yüreklerinde hissettiler. Onun için de o yılların tüm özelliklerini plakları ve plaktaki besteleriyle ünlenen sanatçıların hepsini tanıdı. 50’li 60’lı yılların ünlülerinden Cahit Seyhanlı Veremli kız. / Adnan Varveren: Abidik gubidik tivist. / Yıldız Tezcan, Aşkın gözyaşları. / Ayfer Başıbüyük, Artık arama beni. / Ali Ercan, Adaletin bumu dünya. / Sevim Tanürek, Kader Böyle imiş ne söylesem boş. / Malatyalı Fahri, Ezo gelin adlı plağıyla, Abdurahman Kızılay da: Yallah Şoför yallah apar beni / Aynaya baktım saç beyaz olmuş ve Esmerim güzel esmer besteleriyle plak piyasasını kasıp kavurdu. Saydığımız isimler o dönemde plakları en çok satılan sanatçılardı. Çok ünlenmişlerdi. İşte o ünlülerden biri de Abdurrahman Kızılay’dı. Biz şimdi bugünü bırakıp plakların
en çok döndürüldüğü 50’li 60’lı yıllara kadar gidelim. Plak piyasasına ünlü
eserler veren, yeni yakında kaybettiğimiz zamanımızın ustalarından Abdurrahman Kızılay’la
tanıştıralım sizi. Abdurrahman Kızılay aslen Kerküklü. 01. 07. 1940 tarihinde Kerkük’te dünyaya geldi. Asıl adı Abdurrahman
Ömer İbrahim. Türkiye’ye müzik tahsili yapmak için gelen, fakat aradığını
bulamayan, buna rağmen Türkiye’de kalmayı tercih eden bir halk müziği
sevdalısı. Yüreğindeki besteleri, dilindeki türküleri Anadolu insanıyla paylaşan,
dağarcığındaki türkülerle Kerkük türkülerinin atası olan, Kerkük’ü ve
türkülerini Türkiye’ye tanıtan bir gönül ehli. O yıllarda yaptığı (1960’lı
yıllar)
Aynaya baktım saç beyaz olmuş / Yallah
şoför yallah Apar beni / Esmerim güzel esmer besteleri ünlü sanatkârların
sesiyle plak kayıtlarına geçiren kişi. Plak çalınan her yerde, pikap olan her
arabada, her bahçede eserlerini pikaplarda döndürerek varlığını ispat eden
kişi. Dönen plaklar vasıtasıyla sesini Anadolu’ya dalga dala duyuran, 1974
yılında Türk vatandaşlığına kabul edilen kişi. İşte o Abdurrahman Kızılay. Bu isim
türküleriyle besteleriyle geçmişten günümüze varlığını korudu. Aynaya baktım saç beyaz olmuş bestesi plak piyasasının kahramanı olan Abdurrahman
Kızılay’ın ününe ün kattı. Bu bestesi, plak piyasasının işlevini kasete
devretmesiyle birlikte kendi kabuğuna çekildi. Ama Yallah şoför yallah apar beni İbrahim Tatlıses’in geçtiğimiz
yıllarda okumasıyla plak piyasasındaki ihtişamını yeniden yaşama fırsatı buldu. Tatlıses’in
yorumuyla müzik piyasasına kendini kabul ettirdi. Yıllardan sonra tüm
şoförlerin diline düştü. Yenileri de eskileri de Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e
tez yetir beni bestesinin sözüyle müziğiyle tanıştı. Bunlar Abdurrahman Kızılay’ın
plak piyasasına düşen bestelerinden en ünlü olanlarıydı. Birde onun anonim halk
müziği repertuvarına düşen türküleri vardı. Altın
hızma mülayim / Seni Hak’tan dileyim dizeleriyle başlayan türküsü halk
müziği klâsikleri arasına girdi. Esas Abdurrahman Kızılay’ın halk müziği
bahçesine ektiği en güzel çiçeklerden biri de hoyratlar oldu. Kısaca Kerkük’ten
getirdiği tüm güzellikleri Anadolu’nun halk müziği bahçesine ekti. Besledi
büyüttü. Yetiştirdi. Okuduğu hoyratlar, halk müziğine kazandırdığı türküler,
yaptığı besteler kulaklarda her gün yankılandı. Anadolu Kızılay’ı bu
özellikleriyle tanıdı. Ben de bu Kerkük türkülerinin atası olan Abdurrahman
Kızılay’ı müşterek dostumuz Mehmet
Özbek[1] vasıtasıyla tanıdım. Beraber
saz çaldık, türkü söyledik, duygularımız çiğ taneleri gibi birlikte gözlerimize
düştü. Aynı safta halk müziğinin mücadelesini verdik. Müziğimizin birini beş
yapmak için çeşitli programlarda beraber olduk. Aynı karavanaya kaşık salladık.
Aynı duyguları paylaştık. Suyumuz aynı tarlaya aktı. Sn. Mehmet Özbek’ín
Gölbaşı’ndaki evinin temeli atılırken (1994 yılı) ailece tanışma
fırsatı bulduk. Mehmet Özbek evin temeline kan akıttı. Kuranı Abdurrahman
Kızılay okudu. Ben onun kuran okumasına ilk defa şahit oldum. Kıraati çok
güzeldi. O gün merhumun bir özelliğini daha tanıma fırsatını bulmuştum. Sonradan
öğrendim merhum önce kuran okumuş, müezzinlik yapmış sonra türkü okumaya başlamış.
Abdurrahman Kızılay’la nezaket ölçüleri içerisinde dostluğumuz ölünceye kadar devam
etti. Yaptığım tüm radyo ve TV programlarına konuk ettim. O programlardan biri
de kendisine ayırdığım belgesel program oldu. Kısaca Anadolu Kerkük’ü, Kerkük’ün türkülerini, hoyratlarını
onunla tanıdı. Abdurrahman Kızılay olmasaydı Kerkük Anadolu’da bu kadar
ünlenemezdi. Kerkük’ün Anadolu’da ünlenmesinde Abdurrahman Kızılay’ın ve
türkülerinin önemli bir payı oldu. Ünlendirdiği türküler de karlı dağları aşarak
bizlere ulaştı. O Kerkük türkülerinin atasıydı. Kerkük türküleri onunla nağmeleşti TRT radyolarında hoyratlar onun sesiyle hayat buldu. Onun okuduğu türkülerle doldu doldu boşaldı. Kırmızı gül, Süseni mahmur, Damımız ardı çöle, Kalenin dibinde taş ben olaydım, Ay havar değirmancı, Altın hızma mülayim ve Yallah şoför türküleri onun sayesinde inletti ortalığı. Halk müziği bahçesinde bülbül öttü gül açtı. Adı geçen türkülerin hepsi de Anadolu’ya sesini duyurdu. Yağmur oldu yağdı ülkem insanın üstüne. Kısaca Kerkük’ü, Kerkük’ün türkülerini biz Abdurrahman Kızılay’dan öğrendik. Mazan, Muçıla, Beşiri, Muhalif, Yolcu ve Matarı Hoyratları yüreğimize doldu doldu boşaldı. O hep; Yallah şoför yallah apar beni (Götür beni) / Kerkük’e tez yetir beni diyerek Kerkük’e olan özlemini dile getirir, yüreğinde yumak yumak özlemleriyle Kerkük’e ulaşmak isterdi. Her zamanki gibi bu seferde Yallah şoför türküsünü söyledi. “Kerkük’e tez yetir beni” dedi. Ama maalesef dileği kabul görmedi. Şoför aparmadan, Kerkük’e tez yetiştiremeden, Azrail apardı onu. 01. 07. 1940 yılında başlayan ömür yolu 12 Aralık 2010 tarihinde tükendi. Kara toprak onu da telli duvaklı bağrına bastı. Her ne kadar kara toprak onu bağrına bassa da, o insanlık var oldukça türkülerle sonsuza kadar yaşayacaktır. Ona Tanrıdan rahmet diliyor, minnetle yâd ediyor, 2004 yılında adına yaptığım belgesel programı yayımlayarak ruhunu şad etmek istiyorum. Evet, sevgili Kızılay… Vefat etmeden
önce severek söylediğimiz bir özdeyişimiz vardı. “Demir tava geldi kömür bitti / Akıl başa geldi ömür bitti.” Aynen
öyle olmadı mı sevgili dost… TRT
TÜRKİYE’NİN SESİ RADYOSU Tarih: : 07 / 04 /
2004 Süre : 2 Saat Programın adı : Dilde Telde Anadolu / Canlı Program yapımcıları : H. ATILGAN / Oytun Şahin / Şebnem Kılıç Konu : Halk
Müziğine Gönül Verenler Konuk :
Abdurrahman Kızılay TAKDİM VE SANATÇILARIN TANITIMI Program
Solistleri : Semra ALGÜL TRT Ankara Radyosu
THM Sanatçısı :
Hakan ÜNAL TRT Ankara Radyosu THM Sanatçısı Saz Sanatçıları :
Mustafa Acar Ahmet Ulus Selçuk Kızılateş Veysel Ataş Cem Gençtürk Erdal Göçbak Cengiz Şengül Volkan
Yaprak H.
Atılgan: Merhaba
değerli dinleyenler. Bir canlı yayında yeniden sizlerle birlikte olmanın
mutluluğunu yaşıyor, yapımcı arkadaşlarımız ve ben Halil Atılgan hepimiz
hepinize sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz. Değerli dinleyenler bu Dilde
Telde Anadolu programının canlı yayınını Kerkük türkülerinin ustası, atası olan
Abdurrahman Kızılay’a ayırdık. Programımızın Halk Müziğine Gönül verenler
bölümünde onun hayatını belgeselleştirecek, türkülerinden örnekler sunacağız.
Değerli konuklarımız hepiniz hoş geldiniz.
Sevgili Abdurrahman Kızılay size de hoş geldiniz diyor, birlikte böyle
bir program yapmaktan mutluluk duyuyor ve Abdurrahman Kızılay kimdir diye
soruyorum. Kerkük’te. H. ATILGAN: Peki postacı nasıl buluyor adresi? H. ATILGAN: Ne zaman doğdunuz? Gençlik
yılları. Babamın
adı Ömer’dir. H.
ATILGAN:
Soyadınız nereden gelir? A.
Kızılay: Orada
soyadı kanunu yok, Kerkük’teki Kızılay Derneğine çok emeğim geçti. Onlar için
çok geceler yaptım. Meşhur edebiyatçı Ata Terzibaşı, 1958’de buraya
geldiğimizde o soyadını aldık. Buraya ilk türküyü verdiğimde, merhum Nida
Tüfekçi ve Neriman Tüfekçi radyodaydı. O zaman radyoda program yapınca,
Abdurrahman Ömer Kızılay olarak zikredildim. Ailem orada Kızılay olarak değil,
Ömer olarak bilinir. H. ATILGAN: Abdurrahman Kızılay, Kerkük türkülerini Türkiye’ye tanıtan, Kerkük’ün Türkiye’de tanınmasını sağlayan, hoyratların ilk defa türkü olarak okunmasını sağlayan kişidir. O, zaman zaman plaklara da türküler okumuştur. Plakları Pakistan’da basılmıştır. Türkiye’ye geldikten sonra türkü formunda besteler de yapmıştır. Peki, babanız ne iş yapıyordu? A.
Kızılay: Babam
serbest meslek sahibiydi. Rahmetli oldu. H. ATILGAN: Peki kaç kardeşsiniz? A. Kızılay: İki kız, iki erkek kardeşiz. Annemin adı Emine’dir. İki tane kız kardeşim ve ben kaldık. Hepsi benden küçüktür. Belgesel de
Kerkük türkülerini seslendirirken. H. ATILGAN: Kaç yıldır Türkiye’desiniz. A.
Kızılay: 1958
yılında turist olarak geldim, 1960 yılında tahsile başladım. İlk ve
ortaokulu Kerkük’te bitirdim. Yine Musalla Mahallesinde, Musalla İlkokulu ve
Ortaokuluna gittim. A. Kızılay: Okula biraz geç başladım. Ellilerde falan ancak okula başladım. 1957’de ilkokulu bitirdim. 1959’da da lise bitti. H.
ATILGAN: Okul
hayatınızda babanıza yardım ettiniz mi? Abdurrahman
Kızılay Kerküklüler gecesinde. A.
Kızılay:
Abdülvahit Küzecioğlu benden önce 1956 yılında gelmiş. Ben Abdülvahit Beyle
bundan önce tanıştım. Bir musiki meclisinde tanıştık. 1956’da buraya geldi ve
ilk türküsünü “Evlerinin önü yonca”yı
okudu. Onun yanında da birkaç türkü daha okudu. 1958’de birlikte Türkiye’ye
gelmeyi teklif etti. Abdurrahman
Kızılay sahnede Kerkük türkülerini seslendirirken. H.
ATILGAN:
Türkiye’ye geliş tarihinizi tam olarak biliyor musunuz? H.
ATILGAN:
Askerlik yaptınız mı? Halil Atılgan,
Semra Algül, Abdurrahman Kızılay, Hakan Ünal belgesel
de birlikte türkü okurlarken. A.
Kızılay:
Askerlik yapmadım. Bu arada konservatuvara kaydoldum. Yaşım ilerlediği için
sadece kontrbas bölümü kalmıştı. Şan bölümü de vardı, ama arkadaşlarım kontrbas
bölümüne girmemi söyledi. Bu arada iki sene Fahri Kopuz’dan Türk Sanat Müziği
dersi aldım. Konservatuvara 1960 yılının Ekiminde girdim. H.
ATILGAN: Türkü
okuttular mı peki? TRT
yönetiminde rahmetli Ferit Ruşen Kam vardı. Beni birkaç defa dinledi. Ona
birkaç hoyrat okumuş idim. Ferit Bey, “İlk
defa böyle bir şey duyuyorum, müthiş bir şey” demişti. Abdurrahman
Kızılay, Halil Atılgan, Semra Algül, Hakan Ünal. .
Kızılay 1966’nın
sonunda Kerkük’e gidip yedi-sekiz ay kaldık. Zaten notayı öğrendikten sonra
okula devam etmedim. 1967’de geri döndüm. Burada yabancı büyükelçilikte görev
aldım. Önce Libya Büyükelçiliğinde, sonra 80’lerde Suudi Arabistan Büyükelçiliğinde
göreve başladım. 22 yıldır Ticaret Ataşesi Yardımcılığı yapıyorum. Halil Atılgan,
Semra Algül, Abdurrahman Kızılay, Hakan Ünal
birlikte türkü okurlarken. gittiniz
mi? A.
Kızılay: 35
yıl boyunca Kerkük’ü görmedim. Geçen sene Türkmen Kurultayı oldu. O zaman
gittik, Mehmet Özbek’le birlikte. Çok değişmiş tabi ki, harabeye dönmüş açıkçası. Abdurrahman
Kızılay canlı yayında kendini anlatıyor. Kerkük’ü verem etti / Yâd basa
basa. Abdurrahman
Kızılay, Nuray Hafiftaş ve Mehmet Özbek. H. ATILGAN: Şöyle söyleyebilir miyiz: Türkiye’de Kerkük Abdurrahman Kızılay ve Abdülvahit Küzecioğlu sayesinde tanınmıştır. A.
Kızılay:
Abdülvahit Küzecioğlu, 1954 yılında Londra’ya gitmiş ve orada iki türkü
okumuştur. Başlangıç o sayılır. Ben de Avrupa’ya gittim. Ayrıca Santa Barbara,
Sacramento, Los Angeles üniversitelerine davet edildim ve oralarda hoyrat
okudum. Bu beni çok mutlu etti. Orada çıktım, Amerikalılara Kerkük’ü anlattım.
Vardığımda her şey hazırlanmış. Okuyacağım bütün türküler tercüme edilmiş.
Melodiyi dinledikleri gibi, sözün manasını da anlıyorlar. Hollanda da aynı
zamanda bir vakıf davet etmişti. Oraya gittiğimde de bir ön hazırlık yapılmış,
okuduğum türküler tercüme edilmiş. Oradaki hemşehrilerim oturmuş beni
dinlediler. Bunlar benim için çok büyük mutluluk. H.
ATILGAN: Sayın
Kızılay, yaklaşık olarak ne kadar Kerkük türküsü repertuvara intikal etti? Abdurrahman
Kızılay ve Mehmet Özbek[2].
Ben bir örnek vereyim: Kâr etmez ahım sen gülizare adlı türküde
diyor ki “Kessen de başım bin pâre pâre”
Burada “pâre” değil, bildiğimiz “para”dır. Başımı bin para para[3]
kesende yine senden ayrılmam. “Para” ile “pâre” arasında anlam bakımından
mukayese edilemeyecek kadar fark var. Gerçekten de hâlen o şekilde okunmakta.
Ben bunu size şikâyet ediyorum. (gülüşmeler) Son yolculuk. Ankara Kocatepe Camii. Cenk Koray’ın yaptığı, Tele Pazar
programı vardı. Orada bir halk müziği bayan sanatçımız çıktı. Ben de evde
oturmuş dinliyordum. Çıktı ve Beyaz gül,
kırmızı gül ü okudu. O sırada yeni meşhur olmuştu. Bu azya nedir diye sordu Cenk Koray. “Güneydoğuda başa bağlarlar, bir şey var, ona azya diyorlar” dedi.
Benim eşim dayanamadı, konuşsana dedi. Kendisi telefon açtı ve canlı yayına
katıldı. Telefonu geri bana verdi, ben de dedim: Ne zamandan beri azye başa bağlanıyor? TRT’de bana öyle dediler. Ben, azye entaridir başa bağlanmaz
dedim. PROGRAMA KATILAN KONUKLARIN TANITIMI / KAPANIŞ H. ATILGAN: Evet değerli dnleyenler maalesef bir Dilde Telde Anadolu programının daha sonunda geldik. Bu programda Kerkük türkülerinin ustası, atası Abdurrahman Kızılay’ın hayatını belgeselleştirip türkülerinden örnekler sunduk. Bir başka programda yeniden sizlerle birlikte olmak dileğiyle, programa katılan tüm konuklarımıza teşekkür ediyor, hoş kalın hoşça kalın ama muhakkak sevgiyle kalın diyoruz. [1] Urfalı Türk Halk Müziği sanatçısı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu şefliğinden emekli. [2] Onları ölüm ayırdı. [3] Anadolu’da
para para kesme tabiri vardır. Demir para şeklinde salatalığı doğramak para
para kesmek demektir. Pare tane, kısım adet anlamında kullanılır. Kesilen her
bir parçanın daire şeklinde olması şarttır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] - 17/01/2024 |
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] |
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! - 02/10/2022 |
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! |
ÇÖL YEMEN’DE CAN VERENLER - BİRİ MEMET BİRİ MEMİŞ - 28/06/2020 |
emen: Arap Yarımadasının Güneybatı köşesinde olup, mutluluk anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Fakat bu sözcük Türkler için geçerli değildir. |
Bunca âşıkların bir hoşu Mahzuni…"İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM " - 19/05/2020 |
1940 yılında Kahraman Maraş'ın Elbistan ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. (Dostları onun 1938 yılında doğduğunu ifade etmektedirler.) |
BU TOPRAĞIN TÜRKÜLERİ - 12/04/2020 |
Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş. |
ÇUKUROVA'DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK - 31/03/2020 |
Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine |
BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM… - 15/03/2020 |
Ben türkülere, Çukurova’ya, Toros dağlarına sevdalıyım. Sevdam: Anamın beni tarlada doğurmasından, sekiz yaşına kadar ayakkabıyı tanımayışımdan, yufka ekmeği fırın |
“Sokrat Okuyan Köylüler” - 16/02/2018 |
BEN ÇOK DUYGULANDIM. SİZİ BİLMEM. SELAMLARIMLA. |
ÜÇ ÜNLÜ TÜRKÜ VE ÂŞIK HÜSEYİN ( 1 ) - 09/01/2017 |
Âşık Hüseyin türküleri kadar ünlü olmayan ozanlarımızdan biri… |
Devamı |