Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi68
Bugün Toplam607
Toplam Ziyaret1823297
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
MİLİTAN DEMOKRASİ -13-
26/05/2020

MİLİTAN MÜDAHALEDE GEÇ (Mİ?) KALINDI -2-

23 Mart 2020 tarihinde Yargıtay Başkanlığı’na, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca’nın seçildiği, bu kişinin “Erdoğan ailesinin yakını ve ordunun tank palet fabrikası peşkeş çekilen meşhur Ethem Sancak’ın kuzeni olduğu,” yazıldı gazetelerde.

 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, iktidarda ya da muhalefette olsun, siyasi partileri denetlemekle görevli tek makamdır. Mayıs 2015 tarihinden bu yana bu kişi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı idi. İktidarın ve devletin başındaki bir siyasi parti genel başkanı tarafından atama ile iş başına getirilen, aileden biri olan bu kişinin, iktidardaki Ak partiyi, anayasaya ve yasalara aykırı hangi eylem içinde bulunursa bulunsun, denetlemesi elbette beklenemezdi. Ak parti ile ilgili olarak son beş yılda hiçbir denetim yapılmadığını söylemek, yalan değil gerçeğin ta kendisidir.

 Yeni dönemde, bakınız adalet mekanizması nasıl işliyor?

 Metin İyidil adında bir korgeneral, FETÖ mensubu olmak suçlamasıyla yargılanmaktaydı. Yetkili mahkeme bu kişiye ömür boyu hapis cezası verdi. Dosyayı inceleyen temyiz mahkemesi, alt mahkemenin kararını bozdu, bozmakla kalmayıp bu generalin beraatına karar verdi. İşte bundan sonrası vahim! Temyiz mahkemesi kararı açıklanır açıklanmaz, daha yirmi dört saat geçmeden, temyiz mahkemesi yargıçlarına görevden el çektirildiğini ve her birinin bir başka yere sürüldüğünü öğrendik, medyada yayınlananlardan.

 Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı hemen o gün TV ekranlarından, “Yargı camiamız için çok çok üzücü bir durum olmuştur. İlginç olan şu: Kararı veren kişi veya kişilerin FETÖ’cü olması olayın nereye geldiğini gösteriyor. Hak, er veya geç yerini buluyor. Müebbet hapse mahkûm olmuş bir kişiyi tahliyesini nasıl verebiliyor? Bu anlaşılır bir şey değil. Adalet Bakanlığımız ve Savcılığımız hemen harekete geçip yakalandı.” diyebilmiştir.

 Generali de, yargılamayı yapan yargıçları da tanımam etmem! İki karar arasındaki uçurum, dikkat çekici olsa da kararların haklılığı, haksızlığı hakkında da hiç bir bilgim yoktur. Ama sormazlar mı adama, “Henüz gerekçeli karar dahi ortada yokken, kararı veren bu üç yargıcın FETÖ’cü olduğuna kim tarafından, nasıl ve hangi soruşturma sonunda karar verildi?” diye.

 Anayasa’nın 139.uncu maddesine göre hani, “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz(!)dı?”

 Yapılan nedir?  Tam bir rezalet !

 Rejimin demokrasi olduğunu söyleyebilmek için önce “Yargı Bağımsızlığı”; bağımsız yargı içinse “Hâkimlik Teminatı” aranır. Yargıç teminatı olmadan yargıçlar vicdani karar veremezler! Kendisi mahkûm olmaktansa, haksız da olsa, iktidarın istediği kişilerin mahkûmiyetine karar verirler. … Yargıç bilir ki istenen yapılmazsa, hem unvanını hem de geçimini kaybedecektir!

 Bazı dostlarımız, “R.Tayyip Erdoğan, laiklik karşıtı bir ideolojiyi benimsemiş olsa da, milli iradeye ve seçmen kararına saygılıdır. Ondan, demokrasinin özüne aykırı, yani seçimleri devre dışı bırakacak, bir davranış beklenmez,” düşüncesi ve iddiasındalar.

 Ben aynı düşüncede değilim. “Demokratlık” bir bütünü ifade eder. Düşüncede ve eylemde tutarlı olmak, demektir bu! Kişi ideolojik olarak “demokrat” değilse, davranış olarak da “demokrat” olamaz!

 Hazreti Mevlâna, talebelerinden biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi: “Güzel bir kardeşlik örneği,” der. “Keşke insanlar da bundan ibret alsalar.” Mevlâna, tebessüm ederek karşılık verir: “Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini!”

 Bu düşüncede olan arkadaşlar için oldukça yerinde bir örnektir bu anekdot.

 Bu güne kadar R.Tayyip Erdoğan her girdiği seçime, anket firmalarının favorisi olarak katıldı. Seçimi kaybetme ihtimali belirdiğinde nasıl davranacağını, nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz henüz. Bildiğimiz iki olay var ipucu verecek. Hatırlatmak gerekirse:

 İlki, 7 Haziran 2015 seçimlerinde ilk defa tek başına iktidar olma şansını yitirdiğinde, hükümet kurma görevi verdiği Ahmet Davutoğlu, başarısız olduğunu ifade ile görevi iade etmişti. Seçimlerin yenilenmesi için anayasada öngörülen sürenin dolmasına daha altı günlük süre bulunduğu, hükümeti kurma görevini ikinci sırada bulunan muhalefet liderine vermesi gerektiği halde, görevi Kılıçdaroğlu’na vermemesi;

 ikincisi de 2017 Anayasa değişiklikleri oylamasında Yüksek Seçim Kurulu’nun, oy sayımlarına geçildiğinde, “Mühürsüz zarflarda bulunan oyların geçerli sayılamayacağı,” yolundaki açık yasal düzenlemeye rağmen, aksi yönde karar vermesine, aynı saatlerde destek açıklaması yapmasıdır.

 Bu iki olay, R.Tayyip Erdoğan’ın kaybetme ihtimali bulunan bir seçime girerken nasıl antidemokratik yollara başvurabileceğinin göstergeleridir. Böyle bir durumda, “SADAT milislerinin kullanılıp kullanılmayacağı,” devamlı silahlandırılan “Ak parti gençliğinin sokağa dökülmesine” veya “Anayasa’nın 78/1.inci maddesinin uygulanmasına”, fırsat verecek bir çılgınlık yapılıp yapılmayacağı ya da Yüksek Seçim Kurulu maşa olarak kullanılıp “SEÇSİS üzerinden sandığa müdahale edilip edilmeyeceği” şimdilik belli değildir.

 Özellikle 15 Temmuz Kalkışması ve sonrasındaki anayasa değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurucu değerlerinden ve demokratik yapısından uzaklaştırılmış; Suriye’den Arap nüfus kaydırmaları yapılarak Türk milletinin genetik kodları ile oynanmıştır. Milletin devletine sahip çıkarak onu, kuruluş felsefesine ve kurucu değerlerine yeniden döndürmesi, sağlıklı milli bekamız için gereklidir.

 Mevcut rejimi demokratikleştirme konusunda bize düşen, demokrasiye inananların birlikte hareket etmesini sağlamaktır. Bir “demokratik cephe” çatısı altında birlikte hareket edilmez ise, rejimi ve ülkeyi sapmış bulunduğu rayına geri oturtmamız mümkün olmayacaktır.

 Nasıl Kurtuluş Savaşında bu ülkenin Millicileri (Türkçüler), İslamcı Aydınları ile Sosyalistleri Kuvayi Milliye çatısı altında toplanıp birlikte hareket edebilmişlerse, bu gün de öyle hareket etmeye mecburuz. Mecburiyetten öte mahkûmuz!

 



455 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028