Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi70
Bugün Toplam484
Toplam Ziyaret1823174
M. Demirel Babacanoğlu
karaisalihaber@hotmail.com
DUT AĞACI -2- (öykü)
15/08/2020

İbrahim Amca sokaktan geçerken önlem alarak geçiyordu. Yan yan, yengeç gibi yürüyordu duvarların diplerinden. Haçca Teyze'nin evine yaklaşmadan, karşı duvarın dibinden geçiyordu. Gizliden gizliye, çaktırmadan bakmayı da göz ardı etmiyordu. Haçca Teyze, o geçerken pencerenin önüne oturur, ona bakmaya çalışırdı. Gözleri iyi görmüyordu ama onu görüntüsünden ve ayak seslerinden tanıyordu. Orada, dut ağacına çıkmak, dut yemek için gelmiş, siftinen çocuklara "Şu geçen İbrahim emminiz mi?" diye soruyordu. "Evet" yanıtını aldıktan sonra da, bu onulmaz aşkın hatırına "Haydi çocuklar duta çıkın, dalını kırmadan, yaprağını dökmeden dut yiyin, hadi benim çocuklarım, aslanlarım!" diyordu. Sonra da "Bana da biraz toplayın" demeyi unutmuyordu...

Yüz yaşında böyle bir aşkla yaşamak onu diri tutuyordu. Yine de Leyla ile Mecnun aşkını çekecek gücü yoktu. Ağır geliyordu aşk. Sararıp soluyor, yataklara düşüyordu. O eski eş yok mu, o eski eş bir türlü bırakmıyordu ki, İbrahim Amca gelsin yanına. Söylediğine göre, eski eş, o olaydan sonra, oğullarıyla birlikte "Bir daha oraya gidecek misin, bir daha onunla buluşacak mısın?" diye iyice dövmüşlerdi. İbrahim Amca'nın yüzü gözü yara bere içinde kalmıştı. O nedenle de bir hafta on gün sokağa çıkamamıştı İbrahim Amca.

Aralarına bir kara kedi gibi girmişti eski eş. Aşklarına keskin bir yasak koymuştu. Gece gündüz, geliş gidişi denetleniyordu İbrahim Amca'nın. Hele bir yanlış yapsındı, daha fena edip, pestilini çıkaracaklardı onun.

Haçca Teyze sayrıydı. Artık eski gücü kalmamıştı. Onu birkaç kez doktora götürdüm. Eşim ve ben yardımlarımızı esirgemiyorduk ondan. Eşimi ve beni de çok severdi. Biz de onu severdik. Çok candan konuşması, sevecen yaklaşımları vardı. Bir gereksinimi olsa hemen bize söylerdi. Olası varsa kesinlikle onu yerine getirirdik. Ona aşkından dolayı katı değildik. Doğal karşılıyorduk bunu... İnsan her yaşta aşık olabilir, sevebilirdi! Yanlış da yapabilirdi!

Yaşlılık aylığından başka hiçbir geliri yoktu. Konu komşu yemek verir, kollardı. Kimi zaman da harçlık verenler olurdu...

Birinde de doktor çağırdım eve. Doktor iyice muayene ettikten sonra, "Hiçbir şeyi yok, yaşlılık sayrılığı var. Yaşlılarda kemik erimesi olur. Beli bükülür. Omurga kemikleri üst üste biner, sayrının boyu kısalır..." dedi. "Şu ilaçları kullansın, akşam sabah bol bol süt içsin..." dedi.

Yangın yerine dönen yüreği yana yana dayanamadı, durdu. Onu el üstünde götürüp Buruk Mezarlığı'nda, toprağın koynuna koyduk. İbrahim Amca da onun bu gidişine dayanamadı! O da aşkına kavuşamamanın yangınıyla kül oldu! Şimdi iki aşkın arasında bir karaçalı durur, bakalım kim kaldıracak o karaçalıyı?...

Haçca Teyze'nin kendisiyle ilgilenmeyen iki kızı vardı. Onun sık sık aşık olmasına sabır gösteremezlerdi. Bu kadar çok eş almasına bir türlü us erdiremiyorlardı. Kınıyorlar, ayıplıyorlardı. Anneleri toprağın koynuna gidince kalıtına sahip çıktılar... Kondunun bir gözünü bir kızı, diğer gözünü diğer kızı aldı. Biri kiraya verdi. Diğeri kendi oturdu.

Her iki kızının da ekonomik durumu kendilerini ayakta tutacak düzeydeydi. Evde oturan kızı bununla birlikte kendini yoksul göstermeye çalışıyordu. Kış mevsimi yaklaşırken odun filan almamıştı. Gözünü dut ağacına dikmişti. Belki de beş yüz yıllık dutu kestirip odun edecek, kışı ısınarak geçirecekti.

Öyle de yaptı. Seyyar bir hızarcı çağırıp dutu kestirdi. Dallarını budattı, odun ettirdi. Yaşlı dut ağacı paramparça olmuştu, yerlerinde yeller esiyordu. Her bir yana sarı yaprakları, sarı kanı, sarı salyası saçılmıştı. Ağlıyordu dut ağacı.

O kış sobada yanarak kül oldu dut ağacı.

Bu işe çok üzülmüştüm. Haçca Teyze'nin kalıtına konan kızının bu tavrını içime sindirememiştim. Bu gaddarlık bağışlanır gibi değildi. Sokağın kadınları üstüne varmışlar. Dutu kestirdiği için ona çok acı şeyler söylemişler!

Okuldan yeni gelmiştim. Kapımız çalındı. Oydu gelen. Gözleri yaşlıydı. Ağlıyordu! "Bana yapılanları duydunuz mu?" dedi.  "Dutu kestirdim diye bana olmadık kötü şeyler söylediler, ben ne yapacağım, sen ne diyorsun bu işe?" diyerek sızlandı. Ben ne diyebilirdim? Bir kere dut kesilmişti. Yerine getiremezdim. Önceden haberim olsaydı dutun kesilmesini önleyebilirdim. Benim yokluğumda olup bitmişti bütün işler.

İçim yana yana, sırf onu rahatlatmak için:

"İyi etmişsin" dedim.

Artık dut ağacı yoktu. Kuşlar da gitmişti, çocuklar da.

(SON) 



520 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ATATÜRK ÖLDÜ MÜ - 09/11/2024
Yazan: M. Demirel Babacanoğlu
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü - 24/10/2024
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü
OKULLARDA TEMİZLİK - 19/10/2024
OKULLARDA TEMİZLİK
CEM SULTAN - 09/10/2024
CEM SULTAN
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ - 06/10/2024
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ
YAŞAM BU BUDEĞİL Mİ - 05/08/2024
YAŞAM BU BU DEĞİL Mİ
ÜZÜM VE YARARLARI - 29/07/2024
ÜZÜM VE YARARLARI
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ - 20/07/2024
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ
MADIMAK - 03/07/2024
MADIMAK
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028