Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi75
Bugün Toplam391
Toplam Ziyaret1823081
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
BANA UYMADI, OLMUYOR
06/10/2020

“Halkını cehalet ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya,

cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur!

                                                                                      M. Kemal Atatürk”

 

Mevcut siyasi yapımızın işleyişi bana göre değilmiş. Ne o bana uyuyor, ne ben ona uyum sağlayabiliyorum. 44 beden birine 52 beden ceket giydirilmiş gibi duruyor üzerimde. Olmadı, olmuyor vesselam! 

Bu yazıya nereden ve nasıl başlayacağıma, nasıl devam edeceğime karar vermiyorum. 

Ömrü doğrunun, hakkın, adaletin, dürüstlüğün peşinde; iyi ve idealist bir insan olmak yolunda, her gördüğü haksızlığa, “Böyle olmaz, böyle gitmez!” diye müdahale ve mücadele ile geçmiş birinin, bu “puşt, dönek, yalaka, kişiliksiz” siyasi düzene ayak uydurması zaten “eşyanın tabiatına aykırı” idi. Bunu yaşayarak da görmüş, test etmiş oldum. Bu da bir kazanç benim için. 

Türk milliyetçiliğinin, 1889’da İttihat ve Terakki Cemiyeti ile başlayan partili tarihi, beş çeyrek yüz yılı çoktan aşmıştır. Aynı dönem içerisinde Türk milliyetçileri önce 1912’de Türk dünyasında ilk bağımsız Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni; ardından Kafkasya’da Mehmet Emin Resulzade önderliğinde 1918’de laik, demokratik Azerbaycan Cumhuriyetini; Türkistan’da başlayan Alaş Orda Hareketi öncülüğünde de 1917-1920 yılları arasında bağımsız Kazak Alaş Orda Devletini kurmuşlardı. Ne yazık ki Batı Trakya Cumhuriyeti Balkan bozgunu, diğerleri de Komünist Rus diktatörlüğünün tatlı dilli yalanlarına dayalı aldatmalarıyla yok edildiler. 

XX. yüzyılda bağımsızlığını koruyabilen tek Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, Türk dünyasındaki aynı fikri birikim ve siyasi geleneğin 1923 Anadolu versiyonudur.

 Ne yazık ki bugün, yüz yıl gecikmeyle de olsa Türk dünyasının uyanmakta olduğu bir çağda, Türk milliyetçiliğini temsil iddiasındaki kişi ve kurumlar, bu tarihsel miras ve müktesebatın bilincinden çok uzaktalar. 

2017 yılındaki Anayasa oylaması ile getirilen düzenlemelerin, ülkemizi götüreceği kaos ortamını ve Cumhuriyetimizin yeniden bir beka sorunu ile karşı karşıya kalacağını öngören birisi olarak, “Mevcut olumsuzluklardan nasıl kurtulunur?” arayışları içerisinde kıvranırken, hayatımda ilk defa bir siyasi partiye üye olmaya ve ortaya çıkan yeni siyasal oluşumda yer almaya karar verdim. Bu duygu ve düşüncelerle İyi Parti Tarsus İlçe Teşkilatı kuruluşunda yer aldım. 

Bugün ise içerisine düştüğüm ruh hali, bu yazıyı nasıl toparlayacağıma, ne yazacağıma karar vermekte zorluyor beni. 

Yaşım altmışı çoktan devirdi. Bu yaştan sonra kendim için bir beklentim olamaz… Bu yazıyı, gelecek kuşaklara ve mensubu olmakla gurur duyduğum Türk milletine karşı olan sorumluluk duygusuyla yazıyorum.

.

 ABD merkezli düşünce kuruluşu RAND Corporation’un 2019 raporunda en çok korkulan şeyin, “Bağımsız Türk milliyetçiliği hareketi!” olduğu görülmektedir. Muhtemel bağımsız bir çıkış, uyanmakta olan Türk dünyasına model olacağından, içerde ve dışarıda pek çok çevreyi tedirgin ediyor; kitleselleşmesinden ve kapsayıcı bir siyasal dil kurmasından korkuluyor. Bu yüzden ellerindeki araçları ve mekanizmaları devreye koyarak bu büyük geleneğin, entelektüel vizyonu ve tutarlılığı olmayan, küçük kaygıların esiri vasat ve vasat altı kadrolar tarafından yönetilmesini istiyorlar. 

İYİ Parti esasen MHP içerisinde Sayın Meral Akşener liderliğinde gelişen bir muhalefet hareketinin neticesinde ortaya çıktı. MHP içerisinde, “İstişare ve demokratik karar alma süreçlerinin işletilmediğini, hedef tutarlılığı olmadığını, Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm getirecek bir siyaset üretilemediğini,” dile getirerek kongre talebinde bulundular. Türkiye’yi XXI. yüzyıla taşıyacak, içinde bulunduğu bunalımı aşacak bir yapılanma konusundaki halkın beklentisi sayesinde, parti kurulmadan anketler yüzde 20 bandına çıkmıştı. 

Ne var ki süreç içerisinde olaylar farklı gelişti. Milli, demokratik bir kitle partisi olarak başlayan muhalefet hareketi son tahlilde, “AKP benzeri rant kültürünün başat olduğu, eleştiriye tahammül edemeyen, kendi koyduğu kuralları işletmeyen ve yok sayan, kurumlaşmamakta direnen bir mafya örgütlenmesine” dönüştü. Bu sürecin akamete uğramasında kerameti kendinden menkul MHP’den beri 30 yıldır mecliste, partisinde önder ama Türk milliyetçiliği teori ve pratiğine katkısı 30 cümle olmayan ağabeyler(!)in hatırı sayılır bir katkısı oldu. Var olsunlar, dertlerinin dava değil; küçük, basit ihtirasları olduğunu millete ispat ettiler. 

Milletimiz devasa sorunlarla boğuşurken, 1950’li yılların kasaba siyasetinden kalma delege ismi çizme, üstelik aday olmayanların ismini yazıp çizerek sözde itibarsızlaştırma girişimi eylemlerini nasıl yorumlayacağız?

 Türk milliyetçileri, bu tiplerin önderliğinde, hayatlarının fırsatını kaçırdılar! Kendilerine yakışanı yapamadılar. Gereksiz, dar kadrocu ve hizipçi anlayışın devamında bir sakınca görmediler. Büyük bir fırsat, dar kafalı kasaba particiliğinin, küçük memur/burjuva ahlakının ve hasisliklerinin esiri olarak berhava edildi.

 Milletimize geçmiş olsun!

 Türk milliyetçiliği yeni, çağdaş, katılımcı, toplumcu bir ekonomi politik, hukuk devleti esasına gönülden bağlı, bütün kesimleri kapsayıcı, Türkiye’nin farklılıklarını vatandaşlık hukuku ve insan hakları bağlamında zenginlik olarak sahiplenen bir kitle partisi olarak Türkiye’yi yönetme şansını kaybetti. İYİ Parti bugün, maalesef, Türkiye sosyolojisinde bir şeye tekabül etmiyor artık. Var olanların dışlanmasıyla artık ciddiye alınan ne bir kalemi, ne bir entelektüeli, ne bir ekran yüzü, ne de geçerli bir projesi ve Türkiye’nin sorunlarını çözecek kuşatıcı, kucaklayıcı bir teorisi var.

 Nesi var, delegesi var. Sen değil, ben olayım yarışı var. Mübarek olsun. Kına yaksınlar!

 Seçimle gelinmesi gereken makamlara atamayla adam yerleştirip sonra da bu adamlarla senden benden oy isteyecekler! Ne âlâ memleket! Ahalide desen çıt yok. Parti üyeleri siperde, kendi varlıklarını ve ilişkilerini riske atmıyorlar. İtiraz edecek, benim gibi, bir avanak arıyorlar. Tilki kurnazlığı güya.

 İyi Parti’ye çöken beyler, tarih önünde mahkûm olacaksınız! Sizleri, Türk milliyetçilerinin ve Türk milletinin toplumsal vicdanına şikâyet ve havale ediyorum. 

Siyasal eğilim araştırmaları Türkiye’de sağdan sola yayılan Kuvayı Milliyeci oy potansiyelinin yüzde 65 oranında olduğunu söylüyor. Ne var ki bu seçmenler partilerine kerhen oy veriyorlar. Ortak bir siyasal dilleri kalmamış. Oysa ben, Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi, İyi Partinin milliyetçileri, Müslüman aydınları ve sol cenahta bulunan emekçi yığınları milli bir çatı altında, bilim ve hukuk çizgisinde toplayabileceği umudundaydım.

 Milliyetçilik, Atatürkçülük, idealizm, vatanperverlik, toplumcu kardeşlik işte bu %65’lik dilimin içerisinde kümelenmiş bekliyor. Bilinsin ki milletin özündeki “Kuvayı Milliye” ruhu ölmez! Oğuz’un görklü çadırını yeniden ihya ederek açları giydirmek, çıplakları donatmak, başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmek, bize misyon olarak miras kalmış…

 İnsanlığa yeni bir üretim ve paylaşım kültürünü armağan ederek Türk çağının kandillerini uyarmak görevi yeni bir rüzgâr beklemekte…

 Yapmayın beyler, “ipek gömlek, rugan ayakkabı, havalı araba” için  kendinizi ve halkı aldatmayın. Biz bizi biliyoruz, artık minare kılıfa sığmıyor. Sizi gayet iyi anladığımızı siz de bilin gari...

 “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz!” diyen şairin dizesi özünü saklı tutarak, “Kişisel çıkar hesaplarıyla çıkılan siyasi yolda sizlerle birlikte yürünmez!” demek düşüyor bizlere.

 Önümüzdeki süreçte Türk milliyetçileri el ele vererek:

·      “Devletin dinidir” inancıyla adaleti savunan,

·      Emanete hıyanet etmeyecek, “sözünün eri” kadrolardan oluşmuş,

·      İşi ehline vermeyi ve liyakatı öne alan,

·      Kişilerin huzur ve refahını toplumcu uygulamalarla sağlamayı planlayan,

·      Meşvereti esas alıp birlikte karar almayı kurumlaştırarak, demokrasi kurallarını toplumsal hayatın her alanında uygulayabilecek,

·      Milliyetçiliği laf kalabalığı değil, “Bir sevgi halesi içerisinde, milletin her bireyinin hak ve özgürlüklerini koruyup kollama ve ölesiye milli menfaatleri savunma,” olarak tanımlayan, bir siyasi yapılanmayı yeniden oluşturmak zorundadırlar.

 Bu olmadan, ne ülke sorunlarından kurtulur, ne millet zengin ve müreffeh olur, ne de vatandaşlar için insanca yaşama koşulları oluşturulabilir.

 Millet olarak emperyalizmin yarı sömürge müstemlekesi olmaya devam ederiz. 



494 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028