Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi67
Bugün Toplam415
Toplam Ziyaret1823105
M. Demirel Babacanoğlu
karaisalihaber@hotmail.com
LOZAN BARIŞI VE İNÖNÜ
23/07/2023

Lozan Barışı 100. yıldönümündeyiz.  Nice yüz yıllara kutlu olsun.

24 Tammuz 1923’te Lozan Anlaşması altın kalemle imzalandı. 

Aradan 100 yıl geçmiş. Bugün bile o günkü düşmanlar amaçlarını ortaya koymaktan geri durmuyorlar. İçerden ve dışardan Türk düşmanlarını destekliyorlar! Ermeni soykırımı yoktur demeyi bile yasak ediyorlar.

Bakınız Türk düşmanı olduğu söylenen İngiliz tarihçi  Toynbee Lozan Anlaşmasını nasıl değerlendiriyor?

“Lozan’da Türkiye, son on yıl içinde kaybetmek tehlikesiyle karşılaştığı  Avrupa topraklarını yeniden ele geçirmiştir. (...) böylece Türkleri Avrupa’dan sürmek hayalleri bir kere daha suya düşmüştür.”

Bu hayallerin arkasında yürümüyor mu  batılılar? Bir düşünelim!

Lord Curzon ise İnönü’ye şöyle diyor:

“İstediklerimizi kabul etmiyorsunuz, cebimize atıyoruz. Memleketiniz harap. Bir gün para istemeye geleceksiniz; para bizde, cebimizden çıkarıp size vereceğiz.” 

İnönü karşılık olarak,  “...

İstediklerimizi kesinlikle alacağız. Siz şimdi zorluk çıkarmadan istediklerimizi verin, sonra gelirsek bildiğinizi yapın”

İnönü bu sözünü ölünceye kadar hiç unutmadı.

 

Düşmanı İzmir’den çıkarmıştık.  Mudanya Ateşkes Anlaşması hazırlığı yapıldı. Bunun için İsmet Paşa’nın başkanlığında, Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz, Yarbay Tevfik Bıyıklıoğlu, Binbaşı Seyfi Düzgören, Kızılay İkinci Başkanı Hamit Bey ve iki yazmanın bulunduğu bir kurul oluşturuldu. Kurula Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak,  Refet Bele’nin  yardımcı olması karalaştırıldı.

Karşı kurulu ise,  İngiliz İşgal Komutanı General Harrington; Fransız General Charpy, İtalyan General Monbelli; Yunan General Mozarakis, Albay Sarıyanis oluşturuyordu.

Görüşmeler 3.10.1922 günü başladı.  Franklin Bouillon da gözlemci oldu. İnönü, Trakya’nın tümüyle boşaltılıp tarafımıza teslim edilmesini isteyince sert tartışmalar oldu. Yalnızca Frasızlar olumlu davrandı. Durumdan haberdar olan M.Kemal görüşmelerin  kesilip, askerlerin derhal İstanbul üzerine yürümesini emretti. Bağlaşıklar şaşırdı. Bunun üzerine 14/15 ekim gecesi Mudanya Anlaşması imzalandı.

Asıl anlaşma,  Lozan’da olacaktı. Batılılar İstanbul Hükümeti’ninin de görüşmelere katılması istiyordu. Sadrazam Tevfik Paşa da hevesliydi. Bunun üzerine 01 Kasım günü Saltanat kaldırıldı.

Sıra Lozan’a gidecek delegelerin saptanmasına gelmişti:

M.Kemal yanında,  Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir,  Refet Bele, Kazım Özalp’le Bursa’ya geldi; delegelerin kimler olacağı üzerinde konuşuldu.

2 Kasım günü, Bakanlar Kurulu, Baş Delegeliğe İsmet İnönü’yü; delegeliklere Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur’u,  Hasan Saka’yı önerdi; kabul edildi.

Dışişleri Bakanı Yusuf  Kemal Tengirşek  istifa etti yerine İnönü atandı.

4 Kasım günü Ankara’dan ayrılan delegeler 11 kasım (1922) günü Lozan’a varmışlardı. Ne yazık ki karşı tarafın delegeleri yoktu. 

Fransızlar durumu kurtarmak için İnönü’yü Paris’e davet ettiler. İnönü, 15/16 kasım günleri Başbakan Poincare’nin konuğu  oldu. Kapitülasyonların korunması istendiyse de İnönü kabul etmedi.

Bu sıralarda İnönü’ye, Ermeni suikast girişimi yapıldı; girişim önlendi.

Lozan polisi, İnönü’nün otomobilindeki Türk Bayrağı’nın kaldırılmasını önerdi. İnönü sert tepki verdi. “Türk Bayrağı otomobilden hiçbir zaman kaldırılmaz. Bin Türk delegesi bile kurban edilse bayrak indirilemez” dedi.

Konferansa 20.11.1922’de başlanabildi. Mont Benan Gazinosu’nda düzenlenen toplantıya gelen İnönü, kendisine ayrılan koltuğun farklı olduğunu gördü. Batı delegelerine ayrılan koltuklara benzemiyordu; eşdeğerde bir koltuk bulununcaya kadar içeri girmedi.

Açılışı, İsviçre Konfederasyonu Başkanı Curzon, Haab yaptı.

Fransa, İtalya, Yunanistan adına konuşan Lord Curzon “Eğer temsilciler uzlaştırıcı yöntemle çalışırlarsa sonuca varmak kolay olacak” diyordu.

İnönü yanıtlıyordu: “Efendiler küçük Asya’da evsiz barksız kaldık. Çok ızdırap çektik; çok kan döktük. Uygar uluslar gibi bağımsız,  özgür olmak istiyoruz.” 

Curzon kabul etmiyordu.

İnönü sert tepki veriyordu: “Efendiler ben buraya Mondros’tan değil, Mudanya’dan geliyorum.”

Curzon’sa hiç hoş olmayan bir anlatımla; “Amatör diplomat! Sen de Loyd Corc gibi amatör keyi, yüzyıllar öncesinin sorunlarıyla sıkıştırıyorlardı! Kapitülasyonlardan, Düyün-ı Umumiye’den vazgeçmek istemiyorlardı. İngilizler, Musul petrollarının kendilerine bırakılmasını istiyordu. ABD gözlemci olmasına karşın Ermenilere yurt istiyordu. Nasturiler, Katolik Asuriler Türkiye’nin korumacılığında  özel bir bölge istiyorlardı. Yunanlılara savaş tazminatı  ödenmesi isteniyordu. Kapitülasyonların kaldırılmasını istemiyorlardı. Ege adaları sorunu dile getiriliyordu...  diplomatsın” diyordu.

Ülİnönü bunlara evet demediği için İtalyan delegesi Montagna sizi protesto ediyorum demekten çekinmiyordu. İnönü’nün yanıtı sert oldu: “Bana bak ben protesto falan bilmem, böyle davranacaksan bir saat sonra savaşa tutuşuruz...”

Buna karşın Curzon, bir barış metni hazırlamış, imzalanması için İnönü’ye vermişti. İnönü olayı M. Kemal’e bildirdi. O da,  “Biz barış istiyoruz derken tam bağımsızlık istediğimizi herkesin bilmesi gerek. Bunu istemeye hakkımız ve gücümüz vardır” yanıtını vermişti.

Bu sözleri, İnönü, 4 Şubatta Curzon’a açıklayınca; Curzon “İmza etmezseniz Asya’nın görünmez derinliğinde kaybolursunuz” demişti;

İnönü, “Bizi esarete mahkum eden belgeye imza koymam” dedi. Curzon, iki saatlik süre tanıdığını bildirdi. Bunun üzerine İnönü delegelerle birlikte  4 Şubat 1923 günü Lozan’dan ayrıldı.

Curzon 4 Şubat’a kadar metnin imzalanacağını umuyordu; İnönü’nün ayrıldığını öğrenince şaşkına döndü. İnönü Bükreş’e vardığında, Curzon anlaşabileceklerini belirten bir ileti yolladı; ama İnönü dönmedi.

İstanbul’dan trenle Ankara’ya giden İnönü Eskişehir’de, İzmir İktisat Kurultayından dönen Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak’la görüştü. Barış görüşmelerinin süreceği kararlaştırıldı.

TBMM’nde tartışmalar günlerce sürdü. Ulusal Ant kesinlikle gerçekleşmeliydi. İnönü’nün baş delege yapılmasına karşı çıkılmıştı. Dolayısıyla M. Kemal eleştiriliyordu. M. Kemal, “Delegeler kurulu kendine verilen görevi tam olarak yerine getirmiş, ulusumuz ve meclisimizin onurunu korumuştur. Olumlu sonuç alınacaksa destek verilmelidir” demişti. 

Meclisten şu karar çıktı: Bağlaşıkların barış tasarısı,  olduğu gibi kabul edilemez. Barışın Türkiye  haklarına göre çözümlenmesi gerekir...”

23 Nisan 1923’te görüşmelere yeniden başlanıldı. İnönü, Lozan’a bu kez eşiyle birlikte gitti; sıcak karşılandılar. Türk-İsviçre Dostluk Derneği bile kuruldu. Görüşmelerde  bu kez İngiltere’yi Horace Rumbold, Fransa’yı Gneral Pelle temsil ediyordu. Kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı borçlarının paylaşılması, Yunanistan’ın savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı vermesi, Ege adalarının Yunanistan’a, 12 adanın İtalyanlara verilmesi, İmroz, Bozcaada, Tavşanlı adalarının bize verilmesi; Musul ve Türk-Irak sorununun ileride İngiltere ile görüşülerek çözümlenmesi (...) kabul edilerek 24 Temmuz 1923’te, Lozan Üniversitesi’nde  Lozan Barışı imzalandı.

11 Ağustos 1923 günü İstanbul Üniversitesi törenle, İnönü’ye onursal profesörlük ünvanı verdi. İnönü, Atatürk’ün kendisine verdiği, Lozan Anlaşmasını imzaladığı altın kalemi üniversiteye armağan etti.

Ankara yolundaydı.

Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Orbay  Baş Delege seçil(e)mediği için, İnönü’yü karşılamak istemiyordu. Atatürk’e, seçim bölgesi olan Sivas’a gideceğini bildirdi. Bakanlar Kurulu Başkanlığından ayrılması koşuluyla izin verdi.

İnönü, 13 Ağustos 1923 günü görkemli bir törenle karşılandı. Ertesi gün,  Bakanlar Kurulu Başkanlığına  Fethi Okyar seçildi.

TBMM,  Lozan Anlaşmasını, 23. Ağustosta  14’e karşı 213’le onaylandı.

Şimdi hainler, dört bir yanımızı kuşatmaya çalışıyor. Haritalar yapıp ülkemizi parçalamaya uğraşıyorlar!

Ülkesini seven herkes buna karşı koymak zorunda. Yeniden Kuvayi Milliye eylemi içine girmeliyiz. Ülkemizin sınırlarını ne zorluklarla çizdiğimizi biliyorsunuz. Binlerce şehit verdik. Ülkemizin sınırları çizildi.

(Kaynak: Şerafettin Turan, İsmet İnönü, Kültür Bk. Y., 2000, Ank.)



321 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ATATÜRK ÖLDÜ MÜ - 09/11/2024
Yazan: M. Demirel Babacanoğlu
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü - 24/10/2024
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü
OKULLARDA TEMİZLİK - 19/10/2024
OKULLARDA TEMİZLİK
CEM SULTAN - 09/10/2024
CEM SULTAN
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ - 06/10/2024
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ
YAŞAM BU BUDEĞİL Mİ - 05/08/2024
YAŞAM BU BU DEĞİL Mİ
ÜZÜM VE YARARLARI - 29/07/2024
ÜZÜM VE YARARLARI
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ - 20/07/2024
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ
MADIMAK - 03/07/2024
MADIMAK
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028