Hayrullah Güven
hguven@karaisalihaber.net
BİNGÜŞ
20/07/2011
Babam, beni ortaokula yazdırmamıştı ama köy hocasında okumamı istiyordu. Güz mevsiminin sonlarında, beni alip Büngüş'e( Kaya Önü) götürdü. Orada Muhacir Ali( Çetin) Efendi adında bir köy hocası vardı.
Muhacir Ali Efendi, Selanik göçmeniydi . Döşekevi köyünün Turunçlu parçasında yaşamış. Sümer Mahallesi eşrafından Mustafa ve Hilmi Çetin Beylerin babasıydı.Şu anda hocam ve Mustafa ağabey hayatta değiller, Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun.
Hocanın yazlığı, köyün bir kilometre kadar doğusunda küçük bir tepenin üzerinde basit bir çardaktı. Benimle birlikte 7-8 öğrenci yatılı kalıyor, diğerleri Büngüş köyünden geliyorlardı. Hocanın hanımı yoktu, yatılı öğrencilerin yemek, bulaşık gibi tüm işlerini kendisi yapıyordu. Su getirmek, odun toplamak gibi basit işleri de biz yapıyorduk.
Burada yediğim ilk yemeği hiç unutamam. Hoca ve biz öğrenciler genişçe bir yer sofrasının etrafına oturduk, aynı kaptan yemek yemeğe başladık. Sofrada,başka bir tabakta ne olduğunu anlayamadığım bir yemek vardı. Tavuğun göğüs etlerini ditmişler (ufalamışlar) diye düşünüyordum. Yufka ekmekten bir kürek (lokma) yapıp sahana uzandım. Ancak lokmamın içine birşey alamıştım ki yemeğin tadını ve ne olduğunu da anlayamadım. Biraz sonra ikinci lokmayı hazırlayıp tabağa daldım! Bu yemeğin tavukla bir ilgisi yoktu. Hiç tanımadığım bir tat ki midem bulandı ama utancımdan lokmayı ağzımdan da çıkaramadım. Sonra öğrendim ki o yemek rendelenmiş, üzerine sirke dökülmüş turp salatasıymış. Turpu çok iyi tanıyordum ama rendelenmişini ve rendeyi hiç görmemiştim. Sirkeyi ise ilk defa tadıyordum. Ben sirkeyi biliyordum ama benim bildiğim sirke başka bir şeydi. Genç neslin bilgi sahibi olması bakımından küçük bir açıklama yapayım: Bit yumurtalarına sirke, yumurtadan yeni çıkmış bit yavrularına da yavşak denirdi.
Kış yaklaşınca köye taşındık. Aynı zamanda mescit olarak kullanılan genişçe, tek göz bir binada kalıyorduk. Uzak, yakın köylerden yatılı öğrenciler geliyorlar. Bazıları fazla kalmayıp gidiyorlar, yerlerine başkaları geliyorlardı. Bizim köyden Cumali Karsandık,Etekli'den Nuh Hoca ile de birlikte okuduk.
Birgün tüm öğrenciler odun toplamaya gittik. Hemen hepimizde kuş lastiği( sapan) var. İmamoğlu taraflarından bir köyden gelmiş, benden epeyce büyük Rasim adındaki abi, kuş lastiğiyle bir karatavuğa yaklaşmaktaydı. Biz onu seyrediyorduk, kuş bizim epey uzağımızdaydı. Ben elimdeki lastiği bütün gücümle gerdim ve içindeki taşı kuşa doğru gönderdim. Amacım; Rasim varmadan kuşu kaçırmaktı. Tesadüf bu ya; taş varıp kuşa değdi ve kuş olduğu yerde batırayıp kaldı. Çok uzaktan karatavuk gibi büyük bir kuşu vurduğum için sevindim. Eğer attığım taş kuşa değmeyip kuş uçup gitseydi, kesinlikle Rasim abi bana çok kızar, belki de döverdi.
Düşünüyorum da çocukluğumda hayli yaramazmışım. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BÜNGÜŞ KÖYÜ - 09/08/2024 |
BÜNGÜŞ KÖYÜ |
KUŞLAR - 06/08/2024 |
KUŞLAR |
TRAKTÖRÜ GÖRDÜM - 26/07/2024 |
TRAKTÖRÜ GÖRDÜM |
GEÇMİŞTEN GELECEĞE - 10/07/2024 |
GEÇMİŞTEN GELECEĞE |
H A L İ M E A B L A - 18/06/2024 |
H A L İ M E A B L A |
S A K I Z O L A Y I - 11/06/2024 |
S A K I Z O L A Y I |
İ L K B A H A R D A Y A Z L I Ğ A G Ö Ç - 03/06/2024 |
İ L K B A H A R D A Y A Z L I Ğ A G Ö Ç |
Ç İ Ğ D E M - 29/05/2024 |
Ç İ Ğ D E M |
GEÇMİŞTEN GELECEĞE - 28/05/2024 |
GEÇMİŞTEN GELECEĞE |
Devamı |