2012 yılının ilk ayını bitirdik. İkinci ayı yaşadığımız şu günlerde Türkiye’nin ekonomik verilerine baktığımızda genel olarak tablo şöyle oluşmuş:

        2011 yılını çift hane ile kapatan enflasyon, TL’nin değer kaybetmesinin yanında vergi artışları, gıda fiyatlarının etkisi sebebiyle yüksek seyir izlemişti. 2012 yılının ilk ayında da yükselişini devam ettirdi. Merkez Bankası’nın kararlı duruşu ve yaptığı peş peşe hamlelerle döviz kurundaki yükselişi dizginleyip bir miktar geriletmesi, beklentilerin olumsuzlaşmasını önledi. Bu sebeple önümüzdeki süreçte en azından birkaç aya kadar  enflasyonda olumlu bir seyir beklentisi hâkim. Şubat-Mart ve Nisan aylarında yeniden tek haneye düşme ihtimali yüksek görünüyor.

       Cari işlemler açığının temel sebebi olan dış ticaret açığı, TL’nin değer kaybına rağmen yükselme eğilimini koruyor. Döviz kurundaki yükselişle birlikte ithalatın dizginleneceği bekleniyordu ancak öyle olmadı. 2011 genelinde ihracat yüzde 18,5 artış kaydederken ithalattaki artış yüzde 29,8’i buldu. Böylece 2010 yılında 113 milyar 883 milyon dolar olan ihracat, 134 milyar 954 milyon dolara, 185 milyar 544 milyon dolar olan ithalat da 240 milyar 833 milyon dolara çıktı.  Böylece  dış ticaret açığı da ilk kez 100 milyar dolar sınırını geçerek 105,88 milyar dolar oldu. Açıktaki artış yüzde 47,7. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 56,0. Yani 100 dolarlık ithalata karşılık 56 dolarlık ihracat yapılmış.

       Bu arada yine önemli gelişmelerden biride karşılıksız çekte hapis cezası kaldırıldı. “Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” TBMM’den geçerek kanunlaştı. Bundan böyle, karşılıksız çek kesen kişilere 10 yıl süreyle çek verilmeyecek. Yeni kanun, bankaların çek keşidesindeki sorumluluğunu da artırıyor. Banka, ibraz edilen her çek yaprağı için; karşılığının hiç bulunmaması halinde, çek bedeli bin TL veya üzerinde ise bin TL, bin TL’nin altında ise çek bedelinin tamamını ödeyecek.

       Ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken Avrupa’daki ekonomik kriz şirketleri vurdu. Dünya devi pek çok şirket, ayakta kalabilmek için binlerce çalışanını işten çıkardı. Birçok şirket peş peşe iflas etti. Son olarak geçen hafta içinde önce İspanya’nın ikinci büyük hava yolu şirketi Spanair, arkasından Macar Hava Yolları  Malev, iflas etti.

       Yazımızın sonunda kısaca Karaisalı’yada değinmek istiyorum. Elimizde güncel veriler olmaması nedeniyle rakamsal analiz yapamıyoruz. Ancak bilindiği gibi Karaisalı’da halkın en önemli gelir kaynağı tarımdır.Tarımsal alanlarda genellikle tarla bitkileri ve salçalık biber yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca kırsal kesimde de yer yer hayvancılık yapılmaktadır. Bu alanlarda yapılan üretimler bölgenin kendi ihtiyacını karşılamaktadır. Sadece salçalık biber üretimi Karaisalı’mıza özgü bir ekol olmuştur. Adana ve çevresinde özellikle aranır hale gelmiştir. Bunun dışında ne tarımda nede hayvancılıkta dışa açılım bugüne kadar istenilen ölçüde  gerçekleştirilememiştir. Üretimin artırılarak dışa açılımın gerçekleştirilebilmesi için devlet desteğinin yanı sıra Karaisalı’lı üretici ve iş adamlarına da büyük görev düşmektedir. Bunların yapılması içinde güç birliği oluşturmak şarttır. Ben değil biz anlayışı yerleşmelidir. Son yıllarda gerek Kaymakamlığın yaptığı çalışmalar gerekse de özelde sivil toplum örgütlerinin yaptığı çalışmalar umut vermektedir. Son olarak Karaisalı Kaymakamı Hidayet Sarı’nın öncülüğünde devlet ve özel kurumların desteğiyle Karaisalı Platformu oluşturma çalışmaları başlamıştır. Yaptığı çalışmalarla aksiyon insanı olduğunu kanıtlayan Sayın Kaymakamımız Hidayet Sarı’yı bir kez daha şahsım ve Karaisalılar adına kutlamak istiyorum. Kendisine yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum. Bu çalışmalar Karaisalı’nın tanıtımı ve dışa açılımında büyük rol oynayacaktır. Ayrıca Karaisalılar Derneği’ne ve Karaisalı Sanayici ve İş Adamları Derneği’ne şevklerini hiç kaybetmeden birliktelik içersinde yaptıkları çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum. Temennimiz bu çalışmaların devam ederek başarıya ulaşmasıdır. Çünkü Karaisalı da başarı, devlet, özel sektör ve sivil toplum örgütleriyle halkın işbirliği içersinde olmasıyla gerçekleşecektir. Son yıllarda beklenen sinerjinin yakalandığı kanaatindeyim. Bunu tamamına erdirmekte, biz Karaisalı’lıların elinde diye düşünüyorum.

Bilal Özkaya , 08/02/2012