2012 yılının sonlarına gelmiş bulunuyoruz. Yılın ilk dört ayında iki hanede seyreden enflasyon, kasım ayında beklentileri altüst ederek önemli oranda geriledi. Söz konusu ayda bir önceki aya göre, TÜFE’de yüzde 0,38, ÜFE’de 1,66 artış gerçekleşti. Yıllık enflasyon ise kasım ayı itibarıyla TÜFE’de yüzde 6,37, ÜFE’de 3,60 oldu. Bu yılın geride bıraktığımız 11 aylık dönemindeki TÜFE artışı ise yüzde 5,76. Yıllık yüzde 6,37’lik TÜFE artışı, son 14 ayın en düşük oranı.

 

Bu rakamların oluşma sebebine, gelince enflasyon hesabında yüzde 26,2’lik ağırlığa sahip gıda ve alkolsüz içecekler kalemindeki fiyat artışının yüzde -0,12 olması. Ayrıca, gıdanın yanında ulaştırma, eğlence ve kültür ile sağlık gruplarındaki fiyat düşüşleri de enflasyonu aşağı çekti. Gıda fiyatlarındaki düşüşün sebebi ise en başta, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi. Havalar iyi gidince seralarda erken hasat başladı, sebze meyve bolluğu yaşandı. Bu da fiyatları aşağı çekti.

 

Kasım ayında Türkiye’de bu rakamlar oluşurken, Türk ekonomisi bir taraftan da Avrupa’nın içinde bulunduğu borç krizinin tehdidi altında. Bir çok aleyhte işleyen olumsuz durumlar var. Buna rağmen Türkiye kamu borçlarını yönetme açısından Avrupa’nın en başarılı ülkesi oldu. Borç ödeyemez durumdan, uluslararası kredi verebilecek duruma geldi. Yani IMF ye olan borcun faizini bile ödeyemez durumdayken, şimdi ekonomimiz IMF ye borç verebilecek duruma geldi.

 

Bunları söylerken de hemen not düşelim Türkiye’de her şey güllük gülistanlık sıfır sorunumuz var demek istemiyoruz. Küresel Dünya’da bunca ekonomik sorun varken sıfır sorunlu olmamızda zaten beklenemez. Bu şekilde konuştuğunuz zaman da bazı çevrelerden bu yönde hemen eleştiri alıyorsunuz. Özellikle rakamlar vererek açıklama yapıyorsunuz ama nafile. Eleştiri yağmuru buna rağmen devam ediyor. Elbette ki eleştiriler sayesinde, yapılan yanlışlıklar düzeltilerek belli bir noktaya gelinir. Ama eleştiri yaparken de bunu doğru bir nedene dayandırmanız gerekir. Maalesef benimle aynı siyasi görüşü paylaşmayanın tüm yaptıkları yanlıştır mantığıyla hareket ediliyor. Bir şey doğru yapılmışsa bunu yapan hangi siyasi partiden olursa olsun doğruluğunu onaylamamız gerekir. Olayı sulandırıp Türk halkına hakaret edercesine kömüre dayandıranlar bile oldu. Bir tarafta ülke geriye gidiyor, batıyor, mahvolduk deyip kötü tablo çizenlere karşılık, diğer taraftan ortada on yıldır iktidarda olan ve sürekli oyunu artıran bir yönetim var. Yukarda da dediğim gibi mutlaka görüş farklılıkları olacak ama bu kadar birbirine tezat bir durum olur mu?  Değerlendirme size ait…. 

 

Kısaca Karaisalı’ya da değinmek istiyorum. Bir bireyin kendi kendine verdiği zarar kadar hiçbir dış unsur bireye o denli zarar veremez. İnsan toplulukları; onların teşkilatlanmış şekli olan devletler de en büyük zararı kendi içlerinden görürler! Bundan dolayıdır ki, dış güçler, önce içerisini tahrip ederek ve oradan elde ettikleriyle işlerini kolaylaştırırlar! Buradan konuyu Karaisalı’ya bağlamak istiyorum. Her zaman olduğu gibi Karaisalı’ya en büyük zararı yine Karaisalılılar veriyor maalesef. İlçede ne zaman birileri bir araya gelse Karaisalı’nın faydasına bir şeyler yapmak istese, hemen bir kısım çevreler karalama kampanyası başlatıyor ve yapılan çalışmalara engel oluyor. Bir takım siyasi veya kişisel çıkarlar için yapılan bu hareketler sonunda bize, yani Karaisalı’ya zarar veriyor. Resmen tabiri caizse harakiri yapıyoruz. Bu konuyu da Karaisalılıların takdirine bırakıyorum.