Bir önceki yazımda Karaisalı’nın atardamarlarında gezdiğimi yazmıştım. Ver bir gün sonra da Karaisalı’nın  toplardamarlarını gezeceğimi açıklamıştım.  Toplardamarların görevi kanı kalbe getirmekti. Evet Karaisalı’nın hemen arkasındaki en yüksek yer olan 569 rakımlı tepeye çıktım. Hasan Dağı’na tırmandım bu kez. Oradan Karaisalı’ya kan nasıl pompalanıyor, onu görmek istedim.

 Hasan Dağı eskiden Kabak Dağı gibiydi. Sanırım 3 yıl kadar önceydi. Hasan Dağı, Karaisalı Orman İşletme Müdürlüğü tarafından tel örgülerle çevrilmişti. 3-5 davarcının tüm muhalefetine rağmen Hasan Dağı koruma altına alınmıştı. Binlerce ağaç dikilmişti. Karaisalı merkezden dağa baktığımızda yeşile bürünmeye başlamıştı. Evet proje tutmuştu. Ekilen çamlar, dikilen akasya ve harnuplar ne durumdaydı. Üç yıl önce küçücük fidanlar şimdi nasıldı. Merak ettim, üşenmedim, dağa tırmandım. Akasyalar 3 metreyi geçmiş, Çamlar 1.5 metreyi bulmuş, halkımızın cırnıp dediği harnuplar 1 metreye varmıştı. Bal Ormanı Projesi adı altında başlatılan projeden şimdi vazgeçilmiş, Kent Ormanı Projesine dönüştürülmeye çalışılıyormuş. Adı ne olursa olsun, önemli değil. Ama n’olursunuz tellerle çevrili yerleri bozmayın, Hayvanlar ve hayvanlardan daha tehlikeli olan insan görünümündeki canavarlar, buraya en az 5 yıl daha sokulmasın. Varsın Kent Ormanı 5 yıl sonra kurulsun.

 569 rakımlı tepeden Karaisalı’yı seyrettim. Dağları, ormanları, göllere uzun uzan baktım. Hava kapalı olmasa idi, Akdenizi de izleyecektim. Tepeden aşağıya kadar yürüye yürüye indim. Evet Hasan Dağı Karaisalı için bir nimet. Hasan Dağı, Karaisalı’ya kan pompalayan toplardamarlarından biridir.

 Dağın kuzey tarafına bir mıcır işletme tesisi kurulmuş. Dağın yamacında çalışıyor. Yavaş yavaş dağın altını oyuyorlar, tıpkı Kaksan gibi. Ve 9 tane daha şirket Hasan Dağı etrafında tesis kurmak, dağın altını oymak için ruhsat almış. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu almak için müracaatta bulunmuşlar, ama görüntü kirliliğine yol açacağı için bu raporu alamamışlar. Derler ye “Burası Türkiye, her şey olur”, eğer ÇED raporunu olumlu aldıkları anda Karaisalı toz-duman olur, atar ve toplardamarlar artık çalışmaz, .kılcal damarlardan kan gelmez. Karaisalı’nın yer altı suları akmaz olur. Dağları delmek için patlatılan dinamitler, bombalar suların yönünü değiştirir, kurutur. Yazık olur bu güzelim ilçeye. Ben 2013 yılında bunu yazıyorum. Kahin değilim ama bu şirketler ÇED raporu alırsa, yandı gülüm, keten helva.

 Kaksan ve diğer firmanın patlattığı dinamitler ilçede evlerin duvarlarını çatlatmaya devam ediyor. Karaisalı iki şirketin verdiği zararlara tahammül edemezken yenilerine hiç tahammül edemez.

 Bir sonraki yazımda da Yerköprü’nün son halini sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Saygılarımla…