Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi72
Bugün Toplam522
Toplam Ziyaret1823212
M. Demirel Babacanoğlu
karaisalihaber@hotmail.com
YAZIN SANAT DÜNYASINDAN GEÇENLER
26/10/2015

 

Sanki bir yaprak dökümü oldu. Ardı arkası kesilmeden sanatçılar ayrılıyor dünyamızdan. Bu son olsun derken! Olmuyor. Daha dün (12.10.2015) büyük usta tiyatro sinema, sanatçısı Levent Kırca ‘Atatürk’le, Cumhuriyet’le kalın’ diyerek gitti. ‘Olacak o kadar’ mı diyelim? Ali Yüce yücesini, Muzaffer Akgün sesini, Fikret Otyam rengini, Tarık Dursun K fendini, Ahmet Miskioğlu dilini, Oktay Akbal fikrini, Sennur Sezer şiirini (…) bırakıp gittiler. Esen diyorum bizden. Gömütleri güneşli olsun. Kalanlara baş sağlığı diliyorum.

ŞAİR ALİ YÜCE

Güneyli Şair Ali Yüce’yi birkaç kez görmüştüm, nasılsın iyi misinden öte bir söyleşimiz olmadı. Ama onun şiirlerini, yazılarını çok sevdim. Köy enstitülülerden biriydi. Şiirlerini, yazılarını konuşur gibi yazıyordu.

Bir romanı vardı, Şeytanistan’dı adı. Okudum, hayır bu bir roman değildi. Bir anlatı, bir destan, bir yaşam öyküsüydü. Biz vardık içinde, ezilenler halklar… Kendi kendimizi yönetemeyiş, uyuşukluk filan… vardı.

Gitti bizim yazarımız, 29 Nisan 2015 günü, geri gelmez. Onu tamamlayın, ezenleri kaldırın siz… Bizim de hakkımız mutluluk, mutlu olalım biz, el ele verelim, sen ben kavgası olmasın, yeter ülke hepimize.

Şeytanistan’dan bir alıntı:

“1946’da çok partili düzene geçmiştik Buna zamanla çok padişahlı düzen demek daha doğru olacaktı. Atatürk’ün sağlığında bir tek padişah varken, ölünce yüzlerce padişah türeyecekti. Atatürk’ün devrim ve ilkelerini her bir ucundan kemiriyordu. Aydınların ikinci Atatürk olarak gördükleri İsmet paşa iktidarda olmasına karşın kilo vermeye başlamıştı. Kırk canından yirmisi ölmüş. Geri kalan yirmisi, Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden ödün vermeyi çok partili demokratik düzenin bir gereği olarak görüyordu. Milli Eğitim Bakanlığından Hasan Ali Yücel. İlköğretim Genel Müdürlüğünden İsmail Hakkı Tonguç uzaklaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığına Reşat Şemsettin Sirer getirildi. İsmet Paşa 1950’de iktidardan düşerken, köy enstitülerini yıkmak isteyenlere pek az bir iş kalmıştı. Onlar da 1954 de yıktılar köy enstitülerini…”

Binbir çile, binbir istek ve özenle inşa edilen 21 köy enstitüsü bir çırpıda sona ermişti. O günden beri eğitim ayağa kalkamıyor.. İyileşmesi için yeni bir düşünceye, yeni bir atılıma gereksinim var.

Yüce’nin şiirinden bir alıntı: “Yıl 1946--Düziçi Köy Enstitüsü’nde/ Bu dünyaya ayak bastım ben/ Ekmeğime ışık sürdü Tonguç/ Eşitlik, özgürlük sürdü/ Sevgi doldurdu gönlüme/ Bin yıllık uykudan uyandım/ Bir gramcık bilgi için/ Tırmanmadık yokuş koymadım ben/ Saç döktüm ömür tükettim/ Öğrenmeye doymadım ben/…”

MUZAFFER AKGÜN

Muzaffer Akgün (1925, İstanbul, 1.8.2015, İstanbul) Türk Halk Müziği’nin büyük sanatçılarından biri. Diyebilirim ki onun sesiyle sevdim, anladım Türk halk müziğini. Ölümü, müzik dünyamız için bir yitik oldu, özleyeceğiz sesini.

 

“Kışlalar doldu boşaldı bugün. Keklik gibi kanadımı süzmedim. Erzurum dağları kar ile boran. Ana beni eversene. Nenni bebek. Gele gele geldim bir kara taşa. Yine gam yükünün kervanı geldi. Eledim eledim höllük eledim…” yankılanıyor kulaklarımızda şimdi..

İnternete, sanatçının doğum, ölüm tarihleri net değil. Üç doğum tarihi verilmiş: 1925, 1927, 1930-İst. Ölüm tarihini de kimisi 1 ağustos, kimisi 2 ağustos 2015 diye vermiş. Neden böyle yapılır, hiç anlayamam. Bu ilgisizlik nereden geliyor. Toplum, şimdi hangisini doğru saysın

FİKRET OTYAM

Fikret Otyam (19.12.1926, Aksaray, 9.8.2015, Antalyla)’ı, altmışlı yıllarda Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Gide Gide” adlı röportajlarıyla tanımıştım. O söyleşilerin tamamını okudum. O yıllarda kulak verilseydi bu söyleşilere bugünkü olaylar olmayacaktı. Sonra kitap olarak yayınlandı, kitaplarından da okudum. Yeni Adana gazetesinde sanat sayfası yaparken (1984-88) yazışmalarımız olmuştu. Gazetenin ilgili sayılarını yollamıştım ona.

Seyhan Belediyesi Başkanı Yalçın Akyol döneminde gerçekleştirilen Seyhan Belediyesi Kültür Sanat Festivalinde Sanatçılar Parkı önünde kurulan kürsüde konuşurken görmüştüm yüzyüze. Orhan Kemal, dostu, arkadaşıydı, öyle bir anlattı ki onu kıpırdamadan dinledim. Sonra “Arkadaşım Orhan Kemal” adıyla kitaplaştırdı anılarını. Bu kitabını da okudum, bir de “Orhan Kemal’in Sıkıntıları” adıyla tanıtım yazı yazdım, yayınladım. Çukurova Belediyesi, Orhan Kemal Kültür Merkezi açılışında (8.1.2015) Fikret Otyam gelecek denilmişti, sayrı oluşundan gelemediği bildirildi. Kitapları geldi, kapışıldı. “Silivri Ordu” kitabından alabildim ancak…

TARIK DURSUN

Tarık Dursun K. (26.5.1931-İzmir, 11.8.2015-İzmir), ilk, ortayı bitirdi. Gazete dağıtıcılığı, seyyar köftecilik, otobüs biletçiliği, sayman yardımcılığı, yazıncılık, sinema yöneticiliği yaptı, şiir, öykü, roman, röportaj, anı, senaryo, çeviri türünde yapıtlar verdi. Birçok gazete ve dergilerde yazdı. İlk şiiri 1949’da Kaynak’ta yayınlandı. ‘Aramıza kan girdi, Korkusuz Kabadayı, Cehennem arkadaşları, Kelebekler çift uçar’ adlı filmlerin yönetmenliğini yaptı. Kurul Kitabevi’ni kurdu. Milliyet, Koza yayınlarını yönetti. Düzeltmenlikle uğraştı. ‘Günümüzde Kitaplar’ adlı dergi çıkardı. Röportaj, öykü, roman dallarında ödüller aldı. 14 öykü, 15 roman, 12 çocuk, 1’er, çeviri, antoloji, mektup, anı kitapları yayınladı. Öykücü olarak tanındı.

AHMET MİSKİOĞLU

Ahmet Miskioğlu (9.11.1924, Antakya / 25.8.2015, İstanbul) da ayrıldı dünyamızdan. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi, liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı, eğitim enstitülerinde eğitim görevlisi olarak çalıştı. Birçok dergi ve gazetelerde ürünleri yayınlandı, kitaplar yazdı. 1987’den beri Türk Dili Dergisi’ni yayınlamaktaydı. Uzun süredir derginin sürdürümcüsüyüm. İlkin Miskioğlu’nun yazılarının okuyordum. Anı yazıları da ilginçti. Yakın dost, arkadaş yazıncıların huylarına, çalışmalarına değiniyordu. Perşembe günleri toplantılar düzenliyor, kültür sanat, ülke sorunları tartışılıyordu. Dağlarca ile tavla oynuyorlar. Oyun sıkıntıları, şakaları da geçiyordu anılarda. Dağlarca gidince ona da yol göründü. Böyle doruktaki yazıncıların gidişi bizleri etkiliyor. Haberi öğrenince yüreğimden sızılı bir vay geçti. Antakya’da toprağa verdiler…

BİR ÖLÜM DAHA OKTAY AKBAL

Oktay Akbal (20.4.1923 İstanbul / 28.8.2015 Muğla-Akyaka) da çekip gitti dünyamızdan. Bu son olmayacak. Biz de bir gün çekip gideceğiz. Yaşayacağız çocuklarımızla, torunlarımızla, yazılarımızla, kitaplarımızla!

Oktay Akbal bir yönüyle öykülerimin esin kaynağı oldu. Onun öyküleri denemesel yöntemle yazılmış öykülerdi. Benim öykülerim, Orhan Kemal, Oktay Akbal, Sait Faik bireşimidir. O, çocukluğunda başlamış öyküler yazmaya. Ben de teyzemden dinledim halk öyküleriyle başladım…

İlk, orta, liseyi bitirmiş. Hukuk, edebiyat fakültesini yarı yolda bırakmış, yazarlığa başlamış. Kalemiyle kazanmış yaşamını. Birçok gazete, dergilerde yazmış. Kitaplar yayınlamış. 69’dan 2014’e kadar Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapmış. Dinleneyim diye ayrılmış Muğla’nın Akyaka’sına yerleşmişti, burada toprağa verdiler onu.

Adana’ya kitaplarını imzalamak, konuşmalar yapmak için gelmişti, öyle tanımıştım yüz yüze onu. Kitaplarını okumuş, köşe yazılarını izlemiştim. Dil devrimine inanmış biriydi. Türkçe’nin gücüne-gizine ermiş az bulunur yazarlarımızdan biriydi. Yazılarını özlü, kısa, anlamlı yazıyordu. Severek okumuştum.

Seyhan Belediyesi kültür sanat şenliklerinde bir toplantıda, Taşköprü’nün mimarı Oksenteus’un Adanalı taş ustalarından biri olduğunu söylemiştim. Kürsüye çıktığında benim haklı olabileceğimi söylemişti. Doğrusu, zaman beni haklı çıkardı. Oksenteus’un Adana Valiliği yaptığını, Adanalı olduğunu Altınoran dergisinden öğrenmiş bulunuyorum.

SENNUR SEZER UÇTU DÜNYADAN

Sennur Sezer (12.6.1943-Eskişehir, 7.10.2015, İstanbul) korkusuz bir şairdi. Liseyi yarıda bıraktı. Asıl adı, Sennur Fatma Çelik. Kimseye haber vermeden gitti! 12’si şiir, 32 kitap yazdı, 8 ödül aldı. İlk şiiri ‘Gece ve..’ 1958’de, ilk kitabı ‘Gecekondu’ 1964’te yayınlandı. Şiir, deneme, anlatı, senaryo dalında yapıtlar verdi. Bir çok gazete dergilerde ürünleri yayınlandı. En çok ‘Evrensel’ gazetesinde yazdı. Bir şiiri şöyle başlıyor: “SESİMİ ARIYORUM - Bir ses arıyorum/ Yeni bir şiire başlamak için/ Bir doğum çığlığı gibi kaçınılmaz/ Çocuğun ilk ağlayışınca güzel/ Bir ses. (…)”

LEVENT KIRCA

Levent Kırca (8.9.1948-Ladik-Samsun, 12. 10. 2015, Pendik-İstanbul), ‘Atatürk’le, Cumhuriyetle kalın, hoşça kalın’ diyerek, ‘Olacak o kadar’la bu sabah geçip gitti. Güldürü ustası, tiyatro, sinema sanatçısı Levent Kırca’yı çok özleyeceğiz. Yerini doldurabilecekler mi bilmem? Onu Adana’da görmüştüm birkaç kez. Birinde Dörtyol’da yürüyordu. Birinde de İP (İşçi Partisi)’ne gelmişti. Halkçılık üstüne bir konuşma yapmıştı. Siyasetle yakından ilgileniyordu. DSP’den Üsküdar (2009), İP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına (2014) aday oldu, sonuç alamadı. Ayrıca Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı, Ulusal Kanal (TV) Müdürlüğü yaptı. Oyunları, konuşmaları, yazıları doğaldı, içtendi. Halk için yazıyor, halk için oynuyordu. Haksızlıklara karşı duruyordu. İlk kez 1964’te Ankara Devlet Tiyatrosu’nda başladı oyunculuğa. Sinema filmlerinde de oynadı. 22 yıl ‘Olacak o kadar’ adlı güldürü oyunları dizisini TV’lerde sürdürdü. Güldürdü, düşündürdü, öğretti. ‘Saint Petesburg Balmumu Heykeli Müzesi’de balmumundan heykeli bulunan tek sanatçımızdır. ‘Ateşin düştüğü yer, Toros Canavarı, Kadıncıklar, Sefiller, Güzel ve Çirkin’, oynadığı oyunlardan bazıları. 1998’de Devlet Sanatçılığı sanı verenler, Nisan 2015’te geri aldılar. Şimdi biraz düşünmeyecekler mi?



728 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ATATÜRK ÖLDÜ MÜ - 09/11/2024
Yazan: M. Demirel Babacanoğlu
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü - 24/10/2024
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü
OKULLARDA TEMİZLİK - 19/10/2024
OKULLARDA TEMİZLİK
CEM SULTAN - 09/10/2024
CEM SULTAN
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ - 06/10/2024
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ
YAŞAM BU BUDEĞİL Mİ - 05/08/2024
YAŞAM BU BU DEĞİL Mİ
ÜZÜM VE YARARLARI - 29/07/2024
ÜZÜM VE YARARLARI
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ - 20/07/2024
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ
MADIMAK - 03/07/2024
MADIMAK
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028