Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi69
Bugün Toplam482
Toplam Ziyaret1823172
M. Demirel Babacanoğlu
karaisalihaber@hotmail.com
BABAM ŞİİR…
28/12/2015

 

 

Mehmet Taşar’ın “Babam Şiir, Abim Öykü, Ben Roman”(*) adlı kitabını okudum. İlginç çekici geldi bana. İçten, olduğu gibi, katkısız, katışıksız, yaşantımız, söyleşimiz olan bir kitap. Başından sonuna dek aksamasız sizi kucaklıyor. “Deneme” diyor Taşar ama, anlatı, anı, öykü karışık var içinde!

 

Sayfayı çevirince “Gülmek sevişmekmiş yalnız ve bedensiz” yazısıyla tanışıyorsunuz. Her gün görüp, ayrımında olmadığımız şeyleri düşündünüz mü? Simitçi dükkanın önünde çay içerlerken İlkay Tuna, “İlk kez Adana’da karşılaşıyorum, göğsü kızıl tüyleri benekli kumrularla…” diyor. İyi mi? Siz baktınız mı kumrulara?

 

Yazar, her gün suladığı çiçeğin adını bilmiyor! Başkaları bilir mi, o da kuşkulu. Merak edip soruyor, onlar da bilmiyor! Bu tür bilmezliklerle çok karşılaştım. Kimi yabancı, yerli ağaçların adlarını soruyorum, bilmiyorlar. Belediye bu ağaçları dikerken üstüne isimlerini de yazsa iyi olur?

 

Bir gülünç şey diyebilir miyim? Bakıyorum kimi arkadaş yanındaki biriyle kırk yıllık tanış gibi konuşuyor. O gittikten sonra soruyorum, kim bu, adı ne? Bilmediğini söylüyor. Peki nerden geliyor o içtenlik, o yakınlık, öyle konuşma!? Akıl erdiremiyorum! Sızlanıyorum ister istemez; yahu biz nasıl bir insanız, ne otumuzun, ne ağacımızın, ne yolumuzun, ne dağımızın, ne kendimizin adını biliyoruz?

 

Hele şu: “İjelim güzellejelim” sözü yok mu ya. Türkçe’nin yitip gittiğini anlatmaya yetmez mi? “Hadi abijim ijelim, güzellejelim!” ne demek bu? Günümüzün gençleri renkli olsun diye böyle konuşmaktan çekinmiyorlar. Yalnız gençler mi? Kimi TV sunucuları da öyle konuşmuyorlar mı? İngiliz, İspanyol, Fransız aksanı gırla gidiyor. Anlamıyorum ne dediklerini? Yazarlar, şairler, devlet yetkilileri ne düşünüyor bu konuda?

 

Çirkinlik, güzellik ikilemi üzerine de söz ediyor Taşar: “Altınkoza Film Festivali’nde Adana’ya konuk olarak gelen Fürüzan’ı gördüğümde, arkadaşımın kulağına fısıldadım; bu buz gibi kadından, duyarlı, sıcak, içten öyküler nasıl çıkıyor?” Biliyor musunuz Fürüzan İlhan Selçuk’un eşidir. Konu tartışılıyor. Yine noktayı Taşer koyuyor: “Hülya Avşar da çok güzel kadın ama, şarkıyı çok kötü söylüyor! Selda Bağcan da çok çirkin; çok güzel sesi var, dinlerken içim açılıyor.” Bağcan da Deniz Gezmişi’n sevgilisiymiş.

 

Kitaba adını veren yazıyı okuyalım: Taşar, Duran Aydın, Mustafa Akyürek, Eski Baraj’da nehre karşı durmuşlar içiyor, söyleşiyorlar. Taşer şöyle anlatıyor: “Feyyaz aceleye getirilmiş yazıları, belki de o anda yazdığı dizeleri paylaşıyordu face’de hemen.” Duran Aydın, “Sana da yıkışmıyor hocam” demişti. “Yanlış yazıp da en sonra, şöyle olacaktı diyerek paylaşmak aslında doğru değil.” Akyürek katılıyor söze; “Kuyumcu titizliği içinde ince işçilik gerektiren bir şeydir şiir … pamuk hararına benzer, bastıkça dibe çöker.” Bu kez Taşer, köysel anılarına dönerek; “Saman hararını ben doldururdum, abim beğenmezdi; onu da babam beğenmezdi, bastıkça dibe çökerdi. Ben romandım, abim öykü, babam şiirdi” diye özetliyor olayı. Duran Aydın durur mu; Adanalı ağzıyla, “Yine öyküsünü yazdı Allahsız” diyor.

 

Söz şiirden açılmışken sürdürelim yazımızı: “Kimi şiirleri, şairleriden dinlemek hiç de hoş olmuyor. Örneğin eski milletvekillerinden Sami Sökmen, yemekte öyle bir Nazım şiiri

okumuştu ki… Bir tiyatro sahnesinde profesyonel bir oyuncu izliyorduk sanki. Sözcüklerle oynayarak öyle güzel yorumladı ki şiiri, yalnızca dinlememiş yaşamıştık aynı zamanda. Oysa Nazım’ın sesinden çok şiir dinlemiştim. Onun sesini duymanın verdiği heyecanın dışında bir etkisi olmamıştı bende.” Hadi bakalım, ne diyeceksen de, öyle mi, böyle mi?..

 

Ahmet Çadırcı’yı kaç kişi bilir Adana’da? Taşarların arkadaşıydı. Seksenli yıllarda tanımıştım, sinemayla uğraşırdı. Bu alanda epeyce yol katetmiş! Altınkoza Film Şenliğine geldiğinde buluşmuşlar. Yayınladıkları Turunç dergisini uzatmışlar, ilk kez görüyormuş, kapağına bakmış, sayfaları çevirmiş şöyle bir, dudağını bükerek, “Çok amatörce, taşralı bir dergi olmuş” demiş. Bu kez de Duran Aydın, yazdıklarını Ahmet’e vermiş, bir süre okuduktan sonra; “Kusura bakmayın ama, demek ki , sinemadaki, tiyatrodaki, edebiyattaki gelişmeleri izlemiyorsunuz” diye karşılık vermiş. Taşar şöyle diyor: “Biz, en azından sevineceğini umuyorduk. İstanbul’da yaşayınca, taşra görünüyor burası. Bana göre Ahmet gönül birliğinden istifa etmiş.”

Biz Aykırısanat’ta bunun savaşımını vermiştik. İstanbul’un Anadolu’ya bakışı bu. Siz kazanacaksınız, ona vereceksiniz, o yiyecek. Altınkoza’yla bunu yapıyoruz.

 

Bu kadar örnek yeter mi bilmem?

Siz değerlendiriniz.

……………………………….

(*) Mehmet Taşar, Babam Şiir, Abim Öykü, Ben Roman-Aysad y., 108 s., Ocak 2015, mehmet.tasar01@hotmail.com – dan istenebilir.



1227 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

güzel....     28/12/2015 18:45

Güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık...
sadık göden

Yazarın diğer yazıları

ATATÜRK ÖLDÜ MÜ - 09/11/2024
Yazan: M. Demirel Babacanoğlu
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü - 24/10/2024
GEÇMİŞTEKİ BEN…/ Öykü
OKULLARDA TEMİZLİK - 19/10/2024
OKULLARDA TEMİZLİK
CEM SULTAN - 09/10/2024
CEM SULTAN
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ - 06/10/2024
UYKUSUZLUK ÖYKÜSÜ
YAŞAM BU BUDEĞİL Mİ - 05/08/2024
YAŞAM BU BU DEĞİL Mİ
ÜZÜM VE YARARLARI - 29/07/2024
ÜZÜM VE YARARLARI
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ - 20/07/2024
İNSANLIK SAVAŞLA DENENMEZ
MADIMAK - 03/07/2024
MADIMAK
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028