Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi29
Bugün Toplam635
Toplam Ziyaret1823325
Halil Atılgan
incirgedigi@gmail.com
KARAİSALI’NIN KOCA ÇINARI DEVRİLDİ
28/08/2016

 

1926 - 24 Ağustos 2016.

 Hayatımda şahsına münhasır üç adam gördüm. Onlardan birisi Hasan Çulhaoğlu idi. Bilgeliği, “Gara Yeğenim” diyerek söze başlaması, lafa başlayacaksa ona ayak açarak giriş yapması, onun önemli özelliklerindendi. Fokloru, Karaisalı kültürünü, tarihini iyi bilir herkesin de bilmesini isterdi. Sakin bir yapıya sahipti. Hiç acele etmez, yavaş yavaş konuşurdu. Şimdi bu şahsına münhasır yüce insanı az da olsa sizlere tanıtmak istiyorum.

O, Adana ilinin Karaisalı ilçesinin Cevherli köyünün Kandilli mezrasında 1926 yılında doğdu. 1934 yılında Çatalan İlkokulunun III. sınıfına kadar okudu. İlkokula devam ederken ayrıca hocalardan din ve Kuran-ı Kerim dersleri aldı. Çatalan’daki okul beş sınıflı olmadığı için Karaisalı ilçe merkezindeki okula devam etti. 1939 yılında mezun olduktan sonra Adana Tepebağ Ortaokulunda eğitimine devam etti. Bitirdikten sonra da Adana Ticaret Lisesi’ne kaydını yaptırdı. Oradan mezun oldu. Onun okuyup yazma merakının temeli de lise yıllarında atıldı.  O, bayrak Şairi Arif Nihat Asya başta olmak üzere birçok edebiyat ve siyasi kimliğe sahip kişilerin sohbetlerinde bulunarak bilgisini, görgüsünü artırdı.  Çevresini genişletti. Bilgi birikimini güçlendirdi.

Yüksek öğretimini 1945 yılında İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulunun Maliye Bölümünde tamamladı. 1949 yılında bitirerek Adana’da iş hayatına atıldı. Erzincan 9. Kolordu Levazım Bölüğünde vatani görevini tamamladı. Teğmen olarak da terhis oldu. Askerlikten sonra Ceyhan’da Çırçır ve Prese Fabrikası Müdürlüğü yaptı. 1953 yılından sonra Adana’da kendi iş yerini kurarak mali müşavir olarak çalışmaya başladı. Bundan sonra onu herkes Adana’nın mali müşaviri Hasan Çulhaoğlu olarak tanıdı. Doğrusu ben de onu mali müşavir Hasan Çulhaoğlu olarak tanıdım. 

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yeni kurulan Adalet Partisi’nin  kurucuları arasında yer alarak siyasete atıldı. Dört yıl partinin Karaisalı’da ilçe başkanlığını yaptı. 1961 genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu. Kaybetti. Adalet Partisinde görevli iken yaşanan adaletsizliklere tahammül edemeyerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne geçti. (CKMP) Alpaslan Türkeş’le birlikte sürgün edilen subaylar da Çulhaoğlu’nun partisinde yerini aldı. 5 Haziran 1965 tarihinde yapılan CMKP il kongresinde il başkanlığını kabul etmediği için il sekreterliğine getirildi.   

14 Ekim 1965 seçimlerinde (CMKP ) Adana’dan ikinci sıra milletvekili adayı olarak seçimlere katıldı. Ancak bir milletvekili seçildi. İkinci sırada olduğu için kendisi parlamentoya giremedi. Birinci sıra, genel merkezin adayı Rıfat Baykal için kullanıldı. 8-9 Şubat 1969 tarihinde yapılan Büyük Adana Kongresinde yaptığı başarılı çalışmalarından dolayı partinin Genel Merkez İdare Kuruluna seçildi. Divan Kurulunda genel muhasip olarak görev yaptı. Bu kongrede CKMP’sinin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi.  1979 yılına kadar Genel Merkez İdare Kurulu üyeliği ve Parti Müfettişliği görevlerinde bulundu.  Yaşanan anarşi olayları ile ilgili raporlar hazırlayarak, Alparslan Türkeş ile siyasi çözümler üretmeye çalıştı.

1969 yılında yapılan genel seçimlerde ilk sırayı Alpaslan Türkeş’e vererek 1973 ve 1977 yıllarında yapılan genel seçimlerde ikinci ve üçüncü sırada Adana milletvekili adayı olmasına rağmen maalesef meclise giremedi. Bu seçimlerde Alpaslan Türkeş birinci sıra adayı olduğu için Adana Milletvekili olarak partiyi temsil etti. 2 Ocak 1980 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralandı. 12 Eylül 1980 ihtilali sırasında birçok konuda suçlandı. 1980 sonrası siyasi hayatı devam etti.  Milliyetçi ve vatansever kişilere destek oldu. 9 Nisan 1985 günü tahliye edilen Alparslan Türkeş’i tahliyesinden hemen sonra ilk ziyaret eden kişiler arasında yerini aldı. 23 Ekim 1986 günü Ankara’da Alparslan Türkeş başkanlığında yapılan toplantıya davet edildi. Milliyetçi Hareket Partisi fes edildiği için yeni kurulan partinin adı Milliyetçi Çalışma Partisi oldu. Genel başkanlığına Alparslan Türkeş seçildikten sonra parti çalışmalarına destek verdi. 18 Ekim 1994 günü yapılan Türk Devletleri Dostluk ve İşbirliği Kurultayı’na davet edilerek Ekonomi ve Mali Komisyonda görev aldı. 

1958 yılında Herkesin Kitabı, 2004’de Aydınlatıcı Sohbetler, 2005’de Kendine Gel adlı şiir kitabı, çeşitli gazete ve dergilerde değişik konularda makaleleri yayınlandı. 

Ben Hasan Çulhaoğlu’nu 1970’li yıllarda tanıdım. Karaisalı’lı olması, yöre kültürünü çok iyi bilmesi, aynı düşünceyi savunuyor olmamız bizi birbirimizi yakın kıldı. Benim ülkücü öğretmenler teşkilatının yönetim kurulunda olmam Hasan Ağabeyle bizi daha çok bir araya getirdi. Aramızda yaş farkı olmasına rağmen onu kendime çok yakın hissediyor, her fırsatta sohbetlerinde bulunmak istiyordum. O anlattığını dinletir, çeşitli örnekler vererek konuyu destekleyen fıkralarla amacına ulaşmak için azami gayreti gösterir, nüktelerle süsleyerek demek istediğine son noktayı koyardı. “Gara yiğenim” ya da “emmoğlu“ diyerek söze başlaması muhakkak fıkra anlatarak bir meseleyi açıklığa kavuşturacak demekti. Konuşurken herkesin dinlemesi çok hoşuna gider, demek istediğini arı ve duru bir dille ifade ederdi. 

 O dönemde (1970 yıllar) bizim camiada müthiş bir çalışma aşkı ve şevki vardı. Mahallelere parti propagandası yapmak için planlar yapılmış. Kimin nerede, hangi mahallede, hangi kahvede, konferans vereceği, konuşma yapacağı belliydi. Her akşam bir mahalle kahvesine gidiliyor, halkla birlikte oluyor, düşüncemizi en iyi şekilde mahalle sakinleriyle paylaşmaya çalışıyorduk. Benim iki çalışma grubum vardı. Birinci grup elemanları, Hasan Çulhaoğlu, Nurettin Pakyürek, Mesut Yıldırım ve Halil Atılgan.  İkinci grupda Mehmet Özcan ve ben. Diğer isimleri hatırlayamıyorum. Mehmet Özcan’la olan grupla Karşıyaka’daki mahalle sohbetlerine katılıyor, fırsatımız olursa iki sohbet toplantısı yapıyorduk. Toplantıları oradaki ülkücü arkadaşlar organize ediyor. Vardığımızda ortam hazırlanmış bizim gelmemiz bekleniyordu. Arabamız yoktu. Grup ortaklaşa bir taksi tutuyor, birlikte konuşma mahalline ulaşıyorduk. Korku üstümüzde karakuş gibi dolanıyordu. Onun için sohbet bitiminde yine bir taksiyle evlere gidiyor toplantıya kaç kişi katılmış ise ulaşım ücreti pay ediliyordu. 

Mahalle sohbetlerinin dışında köy sohbetleri de planlanmıştı. Köyler bölgelere ayrılmış, kimin hangi köyde sohbete katılacağının programı yapılmış. Programların yapılmasında kişilerin doğup büyüdüğü il ilçe ve köyler baz alınmıştı. Ben Karaisalı’lı olduğum için bölgem Karaisalı ile Pozantı merkezi ve bu ilçelere bağlı köylerdi. Grubun başkanı Hasan Çulhaoğlu idi. Onun direktifleriyle hareket ediliyor. O ne derse uygulamaya konuluyordu. 

Köy sohbeti toplantılarında da mahalledeki sohbet toplantılarındaki sistem uygulanıyor. Giderken bir Murat taksi kiralanıyor. Benzini alınıyor. Şoförün günlük kazancı nakit ödeniyordu. Toplantıya katılan konuşmacı kişi ulaşım ücretini kendi kesesinden karşılamak mecburiyetindeydi. Bu bizim camianın değişmez bir kuralıydı. 

Yıl 1973. Mevsim yaz. Hasan Çulhaoğlu, Rahmetli Nurettin Pakyürek, Mesut Yıldırım ve ben. Bir Murat araba kiraladık. Köylere parti propagandasına gidiyoruz. Şoförümüz Mesut Yıldırım. İlk durak Salbaş. (Salbaş o zaman bu kadar gelişmiş değildi. ) İkinci durak Karaisalı, üçüncü durağımız Kelebek. Programı uygulamaya Salbaş- ’tan başladık. İlk konuşmacı Hasan Çulhaoğlu. Konusu Türkiye’yi Türkler yönetecek.  Küçük bir açılış yaptıktan sonra Hasan ağabey emmoğlu diye söze başlıyor. Bereketli lafı çeşitli fıkra örnekleriyle devam ediyor. Türkiye’yi Türkler yönetecek konusuna giriyor. Değişik örnekler vererek konuyu anlatıyor. Sonra aynı konu merhum Nurettin Pakyürek tarafından işleniyor. Son konuşmacı benim. Ben de milli düşüncenin kültürel boyutunu anlatıyor, Türkü anlamak için türkü dinlemek gerek diyerek konuşmayı kapatıyordum. 

O günün son durağı Kelebek’ti. Kelebek Karaisalı’ya bağlı Durak köyü sınırları içinde. Adana Pozantı tren yolu hattı üzerinde ara durak. Karaisalı’ya takriben 15 km.  (Çukurova’nın kurtuluşunda Sol Cenah Mıntıka Komutanlığının bulunduğu merkez. Mıntıka komutanın adı İsmail Ferahim Şalvuz.) Gün ikindi saat 13 00 – 14 00 arası Kelebek’e ulaştık. Çukurova sıcaklarının yumurtayı pişirdiği zaman. Âşık bu sıcakları: Çukurova yana yana örd olur diye anlatıyor ya. İşte örd olan sıcakların cirit attığı, nefes aldırmadığı bir zaman da Kelebek’te Çetirevli’den Hacı Mahmutların kahvesine konuk olduk. Saz çalıp türkü söylediğimizden, o topraklarda doğup büyüdüğümüzden, Kelebek’e 7-8 km olan İncirgediği köyünden oluşumuzdan civar köylerin hepsi beni tanırdı. Tanıdıkları için sağ olsun sahip çıktılar. Yer gösterdiler. Sandalye verdiler. Laf ortaya düşecek şekilde oturduk. Arkadaşlarımı tanıttım. Hasan Ağabeyimizi tanıtırken has bir Karaisalı’lı olduğunu, özelliklerini ve güzelliklerini kısaca özetledim. Zira hasan Ağabey milletvekili adayımız. Hoş beşten ve tanıştırma faslından sonra bir suskunluk oldu. Onlar bize, biz onlara bakıyorduk ki. Hasan Ağabey kendine has tavır ve üslubuyla söze başladı. 

“Bire emmoğlu bizim elde gelene niye geldin denilmez. Hele bizim Çatalan tarafında hiç denilmez. Denilmez denilmesine de… Siz gene de sorun. Deyin ki hele niye geldiniz 

Aralarından biri:  Aha sorduk. Haydi bakalım. Niye geldiniz deyince: İçlerinden başka biri: “Yahu anlamadınız mı? Niye gelecekler. Bilmiyor musunuz? Niye geldiklerini. Seçim yaklaştı ya... Parti için gelmişlerdir. 

Başka biri: Yahu Halil Hocanın partiyle pırtıyla ne işi olur ki. 

Bir başkası: Yahu Halil Hocanın diğer partililerden ne eksiği var. Vekil olsa kötümü olur. İçimizden biri. Çekinmeden şalvarınan şapkamızınan yanına varırık. Kötümü olur. Vallahi de billahi de iyi olur. Babasını tanırık. Anasını tanırık. 

Oradan başka biri: 

- Yahu bu çocuk İncirgediği’nden kimin oğlu. 

 Soruya Kıymalı Hacı cevap verdi.  

-Bu bizim Çil Mahmut’un oğlu. Durak İstasyanu’ndaki Tüccar Mustafa’nın da yeğeni. 

-Haa… Şu bizim Tüccar Mustafa’nın öyle mi? 

-Evet evet… Bizim köydeki Mahmutoğlu’na, Bedel Halil gile de ana tarafından akraba olur. 

Hasan Ağabey söze müdahale etti. 

-Bire selam verdik borçlu çıktık derler ya… Siz onu da geçtiniz. Niye geldiğimizi sorun dediğimize pişman ettiniz. Uzun lafın kısası biz sizin bildiğiniz yol yaptıracak, liman getirecek, köprü yaptıracak particilerden değiliz. Böyle bir sözümüz olmaz, olamaz da. Onun için de kendimizi partiler üstü görüyor gördüğümüz içinde Türkiye’yi Türklerin yönetmesini istiyoruz. Sözün özü bu…  Eğer bu dediğimiz olursa tüm meseleler çözülür. Türkiye’yi şimdiye kadar Türkler yönetmemiş. Biz de onun için buradayız. Milliyetçi Hareket Partisi böyle diyerek yola çıktı.  Siz de Türkiye yi Türkler yönetsin diyorsanız mesel bitmiştir dedikten sonra derin bir nefes aldı. 

Hasan Ağabey istediği gibi taşı gediğine koyamadığını, etkili olamadığını düşünüyor onun için de üzülüyordu. Derlenip toparlanıp gitme pozisyonuna geçti. Baştaki çıkış onun moralini bozmuştu. Ama buna rağmen sözü Nurettin Beye bıraktı. Nurettin Bey de küçük bir konuşma yaptıktan sonra Milliyetçi Hareket Partisinin Türkler konusundaki hassasiyetine değindi. Yeni kurulan bir parti olduğumuzu, zamanı gelince çok geniş bir tabana sahip olacağını söyleyerek sözüne son noktayı koydu. 

            Ancak beni çok iyi tanıyanlardan biri adını şimdi hatırlayamıyorum. Nurettin Pakyürek’ten söz istedi. “Sorum Halil Hocaya” diyerek söze başladı. 

              -Halil Hoca. Türkiye’yi Türkler yönetsin. Milliyetçi Hareket Partisi bunu yapacak diyorsunuz. Bunu yapacak kaç adamınız var. Kim yapacak. Kendi köyünde Türkiye'yi Türklerin yönetmesini istediğiniz partiden kaç kişi var? Allah’ını seversen söyler misin. Senden başka İncirgediği’nde sizin partinize mensup bir başkasını gösterebilir misin? 

Hasan Ağabey söze müdahale edecek oldu. Baktı ben cevap veriyorum geri çekildi. 

            -Evet, şimdi köyde benden başka kimse yok. Benim gibi düşünen de yok. Türkiye’yi Türkler yönetsin diyen de yok. Doğrudur. Ama gün gelecek Türk olduğunuzu anlayacak siz de benim gibi düşünecek, dönüp dolaşıp kürkçü dükkânına geleceksiniz. Zaman en iyi ilaçtır. Gün millet olmak, Türk olmak dönemidir. Unutma Türkün Türk’ten başka dostu yoktur diyerek sözümü noktaladım. 

            Hasan Ağabey dayanamadı. Bana soru yönetene dönerek: 

- Gara yiğenim sen buralısın değil mi? Ayrık otunu, gelici iyi bilirsin.  Tarlada ayrık söktün mü, geliç söktün mü? Ayrık, geliç bir yere kök saldığı zaman onun önüne kimse geçemez. Çok zordur.  Hatta mümkün değildir. İşte Halil Hoca İncirgediği köyünde biten bir ayrık otudur. Onun kökünü kurutmak mümkün olmayacaktır. Zaman bunun en büyük şahididir diyerek sözlerini noktaladı. 

Böyle istenmeyen sözlerin hedefi olarak Kelebek’ten ayrıldık.   Ver elini Adana. Hasan ağabey arabada günün değerlendirmesini yapıyor. “Emmoğlu bu millet bizi anlar anlamasına… Amma… Tavşan da yamaca geçer. Kime ne diyeceksin. Atatürk’ün: Ne mutlu Türküm Diyene sözünü şimdi çok daha iyi anlıyorum” diyerek. Umutsuzluğunu içine gömdü. Arabadaki son sözü: 

-Gara yiğenim sen asla unutma… İncirgediği’nde bir ayrık otusun. Senin kökünü oradan kimse kazıyamayacaktır. Zaman bana göstermese de sana gösterir diyerek günün değerlendirmesini kapattı. 

            Adana’dan ayrı olduğum için Hasan Ağabeyle yüz yüze pek görüşemiyorduk. Zaman zaman telefonla hal hatır ediyor sağlık haberlerini alıyordum. Onu ölmeden son kez görmek için Ankara-’dan Adana’ya gittim. Baraj Yolundaki evinde Yusuf Delikoca (Adana Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürü) ile birlikte ziyaret ettik. Beni hatırlayamadı. Kalkması, oturması, konuşması gayet iyi idi. Fakat hafızayı kaybetmişti. İşte merhumla en son görüşmemiz oldu. Çok geçmeden de vefat etti. 

Ne olursa olsun Hasan Ağabey… Yaşadığımız hatıralarımızla

ben de hep yaşayacak.  Bilgeliğinle, nüktedan örneklerinle, gara yiğenim demenle yüreğimde varlığını hep koruyacak, şahsına münhasır bir insan olduğun hiçbir zaman aklımdan çıkmayacaktır. 

O İncirgediği’nde ayrık otu olduğumuzu gördü. Fakat… Türkiye’yi Türklerin yönetmesini göremeden 24 Ağustos 2016 tarihinde göçtü gitti bu dünyadan. Bin rahmet olsun Koca Çınar. Karaisalı senin yerini asla dolduramaz. Bilesin… Ankara’da olduğum için salından tutamadım. Beni hoş gör. Bağışla. Üzgünüm. Hem de çok… Karaisalı’nın Koca Çınarı Devrildi. Bin rahmet olsun Koca Çınar. Bin Rahmet… Toros Beyi… 

Kaynakça : http://www.karaisalihaber.org. MHP’nin ilk kurucularından rahmetli Alparslan Türkeş’in yakın arkadaşı Hasan Çulhaoğlu vefat etti.Yusuf Delikoca: Hasan Çulhaoğlu Kimdir. Karaisalı Haber. http://www. Kara-isalihaber.org

               

 

           

 

 

 



895 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] - 17/01/2024
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1]
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! - 02/10/2022
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI!
ÇÖL YEMEN’DE CAN VERENLER - BİRİ MEMET BİRİ MEMİŞ - 28/06/2020
emen: Arap Yarımadasının Güneybatı köşesinde olup, mutluluk anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Fakat bu sözcük Türkler için geçerli değildir.
Bunca âşıkların bir hoşu Mahzuni…"İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM " - 19/05/2020
1940 yılında Kahraman Maraş'ın Elbistan ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. (Dostları onun 1938 yılında doğduğunu ifade etmektedirler.)
ONU AZRAİL APARDI… - 24/04/2020
Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e tez yetir beni.
BU TOPRAĞIN TÜRKÜLERİ - 12/04/2020
Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş.
ÇUKUROVA'DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK - 31/03/2020
Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine
BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM… - 15/03/2020
Ben türkülere, Çukurova’ya, Toros dağlarına sevdalıyım. Sevdam: Anamın beni tarlada doğurmasından, sekiz yaşına kadar ayakkabıyı tanımayışımdan, yufka ekmeği fırın
“Sokrat Okuyan Köylüler” - 16/02/2018
BEN ÇOK DUYGULANDIM. SİZİ BİLMEM. SELAMLARIMLA.
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028