Halil Atılgan
incirgedigi@gmail.com
ÜÇ ÜNLÜ TÜRKÜ VE ÂŞIK HÜSEYİN ( 1 )
09/01/2017
Âşık Hüseyin türküleri kadar ünlü olmayan
ozanlarımızdan biri… Onunla ilgili değişik zamanlarda derlemeler yapılmış.
Derlemelerde ortak noktalar olmasına rağmen elde edilen bilgiler bire bir
yapılmadığından kesin ve net değil. Çünkü ilgili çalışmaların biri hariç,
diğerleri hep ölümünden sonra gerçekleşmiş. Bire bir kendisiyle görüşüp tespit
yapan ilk ve tek kişi Adana Mıntıkası Maarif Eminliği himayesinde Memleket
Çukurova’da adıyla çıkan on beş gün de bir yayınlanan dergide Berhayat Halk
Şairlerinden Âşık Hüseyin başlığıyla derlediklerini yazıya döken Hamdi Gökalp.
Adı geçen dergide konuyla ilgili iki seri yazı yayınlamış. İlk yazıda H. Gök
Alp. İkinci yazıda Hamdi Gökalp adını kullanmış. Derginin tarihi 01 Haziran
1930, sayı 15, sayfa 11. İkinci yazının sayısı 16, sayfa 12. Tarih 01. Temmuz
1930. Hamdi Bey Âşık Hüseyin’le ilgili yazdığı
ilk yazısında Âşık Hüseyin’i bizzat dinlediğini, 30 yaşlarında orta boylu,
gürbüz kuvvetli bir halk şairi olduğunu, Maraş’ın Elbistan ilçesinin
köylerinden birinde doğduğunu, babasının adının Yemliha olduğunu söylüyor. 1917
senesinde askerden kaçtığı için idama mahkûm edildiğini. Kurşunlanmak üzere
iken divanı harp reisi Tahsin Beye sazıyla sözüyle bir türkü söyledikten sonra
kurtulduğunu anlatıyor. Tespitlerimize göre hadise şöyle. Askerlik çağına kadar köyünde yaşamış olan
Hüseyin askere giderken nişanlanır. Askere gittiği yer Gaziantep’tir. Hüseyin
askerdeyken köyünden gelen mektupta nişanlısının başkasına verileceği haberi
yazılıdır. Bunun üzerine Âşık Hüseyin askerden kaçarak köyüne gelir. Kimseye
görünmeden nişanlısını alarak köyünden kaçar. Amacı Halep’e gitmek ve oraya
yerleşmektir. Birliğinden kaçtığı öğrenilince takip başlar. Maalesef Hüseyin yakalanır. Nişanlısını elinden alırlar.
Kendisine yardım eden üç arkadaşıyla birlikte divanı harbe verilir. Âşık
Hüseyin ve arkadaşları Antep’te yargılanır. Mahkemenin kararı idamdır. İdam
kararını uygulamak için darağacı kurulur. Gömlekler giydirilir. İlk önce Âşık
Hüseyin’in asılması istenir. Âşık Hüseyin’e son sözü sorulur. Hüseyin ”Sazımı
bana verin son sözümü söyleyeyim” der. Sazını alır eline ve vurur teline. Akşam kaçtım sabahınan tutarlar Cezası olanı hapse atarlar Ben ölürsem nişanlımı satarlar Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Akşam kaçtım sabahleyin gördüler İdam kararına ne tez verdiler Gözüm bağlı bir ağaca sardılar Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Öldürme a beyim mecnun gezerim Sağ olsam sılaya mektup yazarım Antep ellerinde koyma mezarım Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Uydum şeytana da bilmeden kaçtım İstersen gel öldür bilmeden kaçtım Evladın öldürdüm kolana düştüm Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Şu yalan dünyada murat almadım El vurup da gonca gülün dermedim Nişanlım var daha düğün kurmadım Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Göstermez vatana şu yüksek dağlar Duyarsa nişanlım ah çeker ağlar Minnetçin olsunlar zabitan beyler Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Alayların içtimaya dizildi Kırk yerinden damarlarım kırıldı Okundu fermanım karar verildi Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Bir ataş düştü de yanıyor özüm Bağlanmış mendille görür mü gözüm Ölmesem de artık tutar mı dizim Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Babam yok ki yaralarım bağlaya Nişanlım görmez ki gönlüm eğleye Anam yok ki başucumda ağlaya Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Oturmuş kâtipler künyemi yoklar Sılada nişanlım yolumu bekler Bir kuş bunalırsa bir çalı saklar Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Âşık Hüseyin’im gezdim yoruldum Gözüm bağlı ben ağaca sarıldım Öldürdün efendim işte dirildim Kıyma Tahsin Beyim n’olur canıma Âşık Hüseyin son söz olarak bunları
söyleyince cezayı veren Binbaşı Tahsin Bey her üçünü de af eder. Bu olaydan
sonra Hüseyin sazı sözü dinlenir bir Âşık olur. Âşık Hüseyin’in ailesi Malatya’dan
Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Erçene köyüne gelip yerleşir. Babasının adı
Yemliha, annesinin adı Fatma’dır. 1874 yılında doğan annesi Fatma 1914 yılında,
01. 07. 1859 tarihinde doğan babası da 05. 05. 1924 tarihinde vefat eder. Araştırmacılar Âşık Hüseyin’in
soyadının Tenecioğlu olduğu- nu söyleseler de değildir. Bizim tespitlerimize
göre soyadı Tahtacı’dır. Doğum tarihi 01. 07. 1896. Ölüm tarihi 25. 02.
1945’tir1. Nüfusa kayıtlı olduğu il Kahramanmaraş, ilçesi Afşin. Köyü
Erçene’dir. Âşık Hüseyin’in dedesinin adı Osman, (Yemliha’nın babası Osman )
ninesinin adı Hüsne. ( Yemlihanın annesi ) Yemliha’dan doğan Âşık Hüseyin’in
bir kız diğeri erkek iki kardeşi var. Erkek kardeşi Osman, kız kardeşi ise
Melek. 01. 07. 1902 tarihinde doğan Osman. 15. 05. 1918, 01. 07. 1898 tarihinde
doğan Melek Hanım da 1912 yılında vefat eder. İki kardeş de çok genç yaşta
göçüp gider bu dünyadan. Âşık Hüseyin iki evlilik yapar. İlk eşinin
adı Meyse. Meyse’den Ali ve Hasan adında iki çocuğu olur. Çukurova’ya
gittiğinde Meyse vefat eder. Meyse‘nin ölümünden sonra, Hatice adında bir
bayanla evlenir. Hatice’den Gülperi, Feride ve Fevzi adında üç çocuğu olur. 02.
02. 1945 tarihinde evlenen Gülperi Hanım evlendikten sonra Elbistan ilçesine,
01. 01. 1939 tarihinde doğan Feride Hanım 01. 01. 1956 tarihinde evlenerek
Afşin’e gider. 2009 yılında da vefat eder. Âşık Hüseyin’in 1914 yılında annesinin,
1924 yılında da babasının, daha önce de kardeşlerinin vefatı onu tek başına
bırakır. Ana yok baba yok. Kısaca hiç kimse yok. Çareyi memleketten, doğup
büyüdüğü topraklardan ayrılmakta bulur. Yeni bir dirlik düzen kurmak, ekonomik
durumu düzeltmek amacıyla memleketi terk eder. Tespitlerimize göre Hüseyin’in
ilk konalgası Kadirli’nin Köseli köyünde Kâmil Akçalı’ın çiftliğidir. Çiftlikte
bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Onun saz çalıp türkü söylemesi Kadirli
çevresinde ünlenmesini, adının yavaş yavaş duyulmasına vesile olur. Ağıtçı ozan
olarak bilinmesi ünlenmesini daha da artırır. Yaktığı ağıtlar ününe ün katar.
Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep üçgeni içinde hayatını sürdüren Âşık Hüseyin,
Kadirli, Osmaniye ve Düziçi ilçe düğünlerinin de aranan aşığı olarak adını
duyurur. Âşık Hüseyin her düğüne davet
edilir. Çukurova da özellikle Kadirli, Andırın ve Düziçi bölgesinde düğün
sahibi düğüne usta malı çalıp söyleyen Âşık davet ederdi. Bu gelenek az da olsa
Düziçi ve yöresinde hâlâ varlığını korumakta. Davet edilen Âşık düğünün hem
tiyatrocusu, hem de sanatçısıdır. O türkülü hikâyeler anlatır. Hikâyedeki
yaşanan hadiseyi canlandırır. Kendi türkülerini, hem de usta malı türküleri
hikâyeleriyle birlikte anlatarak artistik kabiliyeti-ni gösterir. Onu Maraş ve
Çukurova yöresinde tanımayan yoktur. Zenginlerin başmisafiridir. Hatta Düziçi
ilçesinin Haruniye beldesin-de dahi onu herkes tanır. Ağaların eğlencelerinde,
düğünlerinde başmisafirdir. Kısaca zaman, onun bahsettiğimiz bölgelerde ünlü
bir âşık olarak hayatının devam etmesine vesile olur. Yörede ünlenmesi Kadirli
ağalarının sofralarında da saz çalıp türkü söylemesini sağlar. Kadirli’den
sonra Osmaniye’nin Burhanlı köyüne yerleşir. Kısaca Kadirli’nin Köseli köyünde
başlayan hayat, Çukurova, Osmaniye, Düziçi, Andırın ve Gavurdağları’nda devam
eder. Yaktığı her türkü Âşık Hüseyin’in ününe ün katar. Acem Kızına söylediği
dörtlükler ise hayatının dönüm noktası olur. Bilindiği gibi Acem Kızı türküsü zaman
içinde çok ünlenir. Hani derler ya güzelin düşmanı çok olur. İşte Acem Kızı da
öyle. Güzel bir türkü oluşu, dörtlüklerinin vurucu olması herkesin sahip
çıkmasını sağlar. Neşet Ertaş’tan sonra Karslı Âşık Canani de türkünün
kendisine ait olduğunu söyler. Sahiplenme çoğalınca ikilem başlar. Acaba gerçek
sahibi kim? Bunun için detaylı bir araştırma şart. Biz bunu sağlamak için
kapsamlı bir çalışma yaptık. Zaman içinde türküyle ilgili tüm tespitlerimizi
kayda geçtik. Araştırmalarımız Neşet Ertaş ve Âşık Canani üzerine yoğunlaştı.
Mehmet Gökalp’i kaynak göstererek türkü sözlerinin Karslı Âşık Canani’ye ait
olduğunu söyledik. İçimizde bir uhde kalmasın diye de konunun peşini
bırakmadık. Araştırma devam etti. Sonuçta tespitlerimizi Acem Kızına
Dörtlükleri Kim Dedi başlığıyla Erciyes Dergisinin 438. sayısının birinci
sayfasında yayınladık. (Haziran 2014) Konu Acem Kızı olunca 2014 yılında
yayınladığımız tespitlerimiz-den birkaç bölüm alarak ilgililerin bilgilerine
sumak istedik. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] - 17/01/2024 |
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] |
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! - 02/10/2022 |
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! |
ÇÖL YEMEN’DE CAN VERENLER - BİRİ MEMET BİRİ MEMİŞ - 28/06/2020 |
emen: Arap Yarımadasının Güneybatı köşesinde olup, mutluluk anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Fakat bu sözcük Türkler için geçerli değildir. |
Bunca âşıkların bir hoşu Mahzuni…"İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM " - 19/05/2020 |
1940 yılında Kahraman Maraş'ın Elbistan ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. (Dostları onun 1938 yılında doğduğunu ifade etmektedirler.) |
ONU AZRAİL APARDI… - 24/04/2020 |
Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e tez yetir beni. |
BU TOPRAĞIN TÜRKÜLERİ - 12/04/2020 |
Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş. |
ÇUKUROVA'DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK - 31/03/2020 |
Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine |
BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM… - 15/03/2020 |
Ben türkülere, Çukurova’ya, Toros dağlarına sevdalıyım. Sevdam: Anamın beni tarlada doğurmasından, sekiz yaşına kadar ayakkabıyı tanımayışımdan, yufka ekmeği fırın |
“Sokrat Okuyan Köylüler” - 16/02/2018 |
BEN ÇOK DUYGULANDIM. SİZİ BİLMEM. SELAMLARIMLA. |
Devamı |