Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi75
Bugün Toplam332
Toplam Ziyaret1823022
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
APAÇİLERİN YOLU
18/02/2017

 

1984 yılında Sivrice’de göreve başladığımda, Sivrice’nin karayolu ulaşımı olmayan birkaç köyünden birisi de Yedikardeş, eski adıyla “Qarik” köyüydü.

Ulaşımı olmayan diğer köylerin ayan beyan bir gerekçesi ortada iken bu köyün yolunun yapılmamış olmasını anlamak mümkün değildi. Düzbahçe (Haftasar) köyü yolu üzerinde, ilçe merkezine 5-6 km.; Düzbahçe köyü yoluna 2 km. uzaklıkta bir köydü. Yol yapımını geciktirecek hiçbir doğal engel yoktu. Önceki yıllarda meydana gelen bir toprak kayması sebebiyle köyde yaşayanlar için ilçe merkezinde afet konutları yapılmış ve ailelerin çoğu ilçe merkezine taşınmıştı. Bununla birlikte, bazı haneler köyde yaşamaya devam etmekte; ilçede yaşayanlar da köydeki tarlalarını, bahçelerini, topraklarını ilçe merkezinden gidip gelerek işlemeye devam etmekteydiler.

Elazığ’a gidişimde, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü adıyla yeni bir yapılanmaya dönüşme çabasındaki yetkili idareye uğradım. Eski YSE, yeni Köy Hizmetleri İl Müdürü Ruhi Bey; Yol Su Elektrik, Toprak Su ve Toprak İskan müdürlüklerini yeni bir adla yeni bir çatı altında yapılandırmaya çalışıyordu. Konuya vakıftı. “- Kaymakam bey, o Apaçilerin(!) yolunu yapmak için 14 yıldır uğraşıyoruz ama bir sonuç alamadık,” dedi. “- Niye ki, geçilmez nehirler, aşılmaz dağlar mı var, güzergah üzerinde engel çıkartacak?” diye sorduğumda “- Daha da beteri!” dedi. Ve anlattı: “- İki engelimiz var: Birincisi Apaçiler, ikincisi mevzuat.”

Yedikardeş köyü sakinlerine yörede Kızılderililer gibi yaşamaları, ilkel kan gütme davalarını sürdürmeleri ve daha başka sebeplerle “Apaçi” dendiğini; yol için planlanan güzergahın kişilere ait özel mülklerden geçtiğini; mülk sahiplerinin, kendi köyleri için dahi olsa, yol geçişine rıza göstermediklerini; geçmişte jandarma gözetiminde “zor kullanarak” yolun açılması için zamanın Valisi tarafından emir verildiği halde yapamadıklarını; halkla jandarma arasında arbede yaşandığını; aynı gece iş makinelerinin bilinmeyen kişilerce yakıldığını, anlattı. Bu yolun Valilikle Yol, Su, Elektrik Genel Müdürlüğü arasında yazışmalara konu olduğunu; söz konusu taşınmazların kamulaştırılması için ödenek istendiğini; ancak Genel Müdürlük - ilke olarak- “kamulaştırma yapmadan hizmet ürettiğinden(!)” talebin geri çevrildiğini; her yeni kaymakam ve yeni vali geldiğinde konunun yeniden gündeme alındığını ama bir türlü bu direnci kırıp, yapımı başaramadıklarını” anlattı.

Anlatılanlar, merakımı artırdı. Dönüşte kendisi de aslen Düzbahçeli olan şoför Zülfü’ye sordum:

“- Bu Yedikardeş köylülerine neden Apaçi diyorlar?” 

“- Beyim, onlara kimse laf anlatamaz. En küçük bir tartışmanın sonu kavga, kavganın sonu ölümdür. Medeniyet onların arasına hiç uğramamıştır.”

Düşündüm: “Evet insanlar Orta Çağ ilişkileri mantığında yaşıyor olabilirler ama Devlet Orta Çağ’da bile kurallarını uygulayabildiği, gücünü gösterebildiği için vardı. Yoksa Devlet olmanın anlamı kalmazdı.”

“- Biz bu sorunu çözeriz!” dediğimde Zülfü’nün, korku ve tiksinti ile: “- Aman kaymakam bey, karışmayın ne halleri varsa görsünler. Bunlar size bile zarar vermekten çekinmezler,” deyişini hatırlıyorum.

Bir kaç gün sonra yanıma Tapu Sicil Müdürü Fethi beyi de alarak Yedikardeş köyüne gittim. Muhtara önceden haber verilmişti. Düzbahçe yoluna at ve eşeklerden oluşan ekip hazırlamış. Çocukluğum at sırtında geçtiğinden yabancısı değildim. Yürüyerek de gidilebilecek uzaklıktaki köy merkezine atlardan birine binerek gittim. Muhtar da at binmişti. Zülfü yürümeyi; Tapu Müdürü eşekle gitmeyi tercih ettiler.

Köyde yaşayan çok fazla aile kalmamış olmakla birlikte, oğlunu evlendiren bazı haneler ilçedeki evi oğluna bırakıp geri dönmüştü.  Ayrıca, arazilerini ekip biçmek için ilçeye gidip gelirken at ve eşekle yapılan yolculuk ve yük taşıma kapasitesi artık ihtiyacı karşılamaz olmuş; karayolu bağlantısına ihtiyaç artmıştı.

Tapu Sicil Müdürü’nden “Köy yolunun yakında açılacağını, güzergahı iyice etüd etmesini ve kimin arazisinden geçiyorsa, yola giden kısmın hesabıyla birlikte listesinin çıkartılmasını” istedim. Aynı gün Tapu Kadastro İl Müdürlüğü’nden teknik eleman istedik. Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden gelen elemanlarla birlikte çalışarak yeni açılacak 2 km.lik yolun tapu paftalarına aplikasyonunu yaparak, kimin arazisinden geçeceği ve kaç metre kare arazinin yola terki gerektiği konusundaki raporlarını hazırladılar.

Ardından köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyelerini kaymakamlıkta topladım. Onlara: “-Eğer yola kavuşmak istiyorsanız, bu listede adı geçen mal sahiplerinin rızalarını alacaksınız. Rızası olmayanlar için kamulaştırma yapacağız. Kamulaştırma bedelini de köyden toplayacağız. Gidin vatandaşa anlatın,” dedim.

İlçe Yazı İşleri Müdürü ile Tapu Sicil Müdürü’nü “yola terk edilecek kısımların kamuya devri ile ilgili rıza taahhütnamelerini toplamakla” görevlendirdim. İnsanlara konu iyi anlatılınca rızalarını almak kolaylaştı. Sadece, köy yolu sapağındaki bahçenin sahipleri olan, Düzbahçe nüfusuna kayıtlı bir aile, rızaen devire yanaşmadılar. Bu ailenin taşınmazından yola terk edilecek kısım çok fazla değildi.

Köy İhtiyar Meclisi’ne 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na uygun bir “kamulaştırma kararı” aldırıp, onayladım ve yasal tebligatı usulüne uygun yaptırdım. Rızaen terk edilmeyen bölümün kıymetini yetkili komisyona takdir ettirip; bedelini, köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyeleri aralarında toplayıp, köy tüzel kişiliği teslimatı olarak malikler adına açılan banka hesaplarına yatırttım. Bu bilgi de mülk sahiplerine tebliğ edildi.

Ardından mülk sahipleri Dursun ve Gazi Sapmaz kardeşleri –ki büyüğü, Belediye çay bahçesi işletmecisiydi- makama davetle kendilerini: “Yasal olarak yapılması gereken her şeyin yapıldığı, vatandaşlık haklarına saygılı olunduğu ama onların da komşuluk hakkına saygılı olmaları gerektiği; yola terk edilen mülkleri bedelinin hesaplarına yatırıldığı; haksız ve kanunsuz olarak bir direnişle karşılaşılması halinde de en şiddetli biçimde karşılık görecekleri; özetle inadı bırakıp akıllı davranmaları,” konusunda ikaz ettim.

Ayrıca, el altından, Belediye Başkanı Metin Bey’den, Dursun ve Gazi Sapmaz kardeşlerle görüşerek; “olumsuz bir tavır içine girer de kanunsuz hareketlere kalkışırlarsa, kendilerini kanunsuz işlere bulaşmış sayıp, Emniyet Amirliği’ne bitişik çay bahçesinde işletmecilik yapmalarına izin veremeyeceğimi ve ruhsatlarının iptal edileceğini kendilerine bildirmesini” özel olarak rica ettim.

Artık yolun inşaatına başlayabilirdik. Köy Hizmetleri İl Müdürü’nden önceden, “kamulaştırma işlemini bitirir bitirmez, on gün içerisinde ekibi yollayacağına dair” söz almıştım. Gereğini yerine getirmesini istedim. Ekibin gelip de işe başlayacağı gün, İlçe Jandarma Komutanlığı’na “gerekli tedbirlerin alınmasını” yazdım. Komutanı da, durumun “hassasiyetini” vurgulayarak, gereği için ayrıca uyardım.

Her şeyin yasalara uygun ve şeffaf biçimde, üstelik ciddiyetle yürütüldüğü ortadaydı. İnşaatın başladığı gün her hangi bir taşkınlık yapmadılar. Sadece, Dursun Sapmaz’ın Asliye Hukuk Hakimi’nden bir avukat vasıtasıyla tecavüzün önlenmesini istediği, olay yerine keşfe gelen Hukuk Hakimi’nin de, “kamulaştırma kararının ibraz edilmesi üzerine”, “Yapılacak bir işlem bulunmadığını” bildirerek geri döndüğü, jandarma komutanınca tarafıma bildirildi.

Aynı gün, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin talebi üzerine, kamulaştırma dosyası ve yapılan yazışmaların bulunduğu dosya, mahkeme kalemine gönderildi. Sonuçta, avukatın girişimi reddedildi ve inşaat durdurulamadı.

On, on beş gün gibi kısa bir sürede iş tamamlandı ve köy yola kavuşturulmuş oldu.

Yolun yapılmış olması, en çok Köy Hizmetleri İl Müdürü Ruhi beyi sevindirdi.

“- Yıllardır bu yol yüzünden yemediğim fırça kalmadı. Genel Müdürlük Yol Dairesi’ne Apaçilerin yolunun yapıldığını rapor edeceğim”  diye sevincini ifade etti.

Sayın Valiye, biraz da beni öne çıkartarak, “-Kaymakam bey tereyağından kıl çeker gibi halletti bu işi” diye aktarmış. Sayın Vali de teşekkür ve tebrik etti.

Özetle, yöneticiler yasalara bağlı kalmak kaydıyla, kararlı olurlar; yerel politikacılar da azınlığın değil kamunun yararını dikkate alırlarsa, pek çok sorun kendiliğinden çözülebilecektir.

Şimdi o yolu kullananlar, yol ulaşıma ilk açılacağı vakit yapılan mücadeleleri anımsarlar mı acaba? Hiç de sanmıyorum.

Mutlu olunuz, mutlu kalınız.



785 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028