Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi68
Bugün Toplam481
Toplam Ziyaret1823171
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
KÖMÜR TAŞIMA VE DAĞITIM İHALESİ
23/03/2017

 

Özalp Türkiye’nin en yüksek rakımlı ilçelerinden olup ilçe merkezinin rakımı 2140 metredir. 1893 metre rakımdaki en yüksek il merkezi Erzurum’la kıyaslaya bilirsiniz. Bu yükseklik yaz mevsiminin kısalığı, buna karşın kış etkisinin uzunluğu demektir. Özalp’te sobalar 15 Eylül – 15 Haziran arasında dokuz ay yakılır. Dolayısıyla ısınma ihtiyacı en temel ihtiyaçlardandır.

1989 yılı Eylül ayı idi ilk vardığımızda. Adana’dan gelmişiz. Çocuklar küçük, havanın serinliğinden etkilendik ailece. Kaymakam konutunda, kaloriferci kadrosu olmasa da kalorifer tesisatı var. Kaymakamlık çalışanlarına; “-Kalorifer bakımını kim yapıyor?” diye sorduğumda; kaymakamlık odacısı Tahir Halbilen “-Ben bakıyorum kaymakam bey, eğer ihtiyaç varsa akşam yakayım. Ama kömürümüz çok azalmıştı. Yenisi gelmedi,” dedi. “Kaloriferi, evin içindeki soğuğu kıracak kadar yakalım,” dedim. Yeri gelmişken, Tahir Efendi’nin; “Memuriyet hayatımda gördüğüm en çalışkan, en sadık, en dürüst kamu çalışanı,” olduğunu söylemeliyim. Ailemiz üzerinde çok hakkı vardır. Çok takdir ettiğim, saygı duyduğum birisidir.

İlçe kömür dağıtım müteahhidi ve o tarihte İl Genel Meclisi üyesi de olan N. Sağlam’ı kaymakamlığa davet ettim ve “Kaymakam lojmanı için kömüre ihtiyaç bulunduğunu, ödeneğin gönderilmesi için valiliğe yazdığımı, bedelinin ödeme emri gelir gelmez ödeneceğini,”  bildirdim. “Hemen, iki gün içerisinde bir araba kömür getirteceğini” söyledi.

Dediği gibi, kömür iki gün içerisinde geldi gelmesine de, gelen linyit değil “asfaltit” denilen Şırnak kömürü idi. Üstelik, %70’i toz olup tutuşturmak neredeyse mümkün değildi. Kullanım dışı malzemeden doldurulup getirildiği anlaşılmaktaydı. Şırnak asfaltitleri fazla kükürt içerdiklerinden  yakacak olarak tahsis edilmezdi.

Yazı İşleri Müdürlüğü’ndeki tahsis kömürle ilgili dosyayı istedim. Yaptığım incelemede Özalp’e 1989 yılı için 2.000 ton Aşkale linyiti tahsis edildiği; kaymakamlık makamınca ilçe belediyesinin mutemet tayin edildiği, belediyenin de Sağlam Ticaret’i müteahhit olarak görevlendirdiği anlaşılıyordu.

O yıllarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı valiliklerin talebi doğrultusunda her il ve ilçe ihtiyacına yetecek miktarda kaliteli kömürü valilik ve/veya kaymakamlıklar emrine tahsis etmekte; halkın sıkıntı çekmemesi için tüm yetkiyi mülki amirlere vermekte; vali ve kaymakamlar Devlet İhale Kanunu ile bağlı olmaksızın, kişi veya kuruluşları mutemet olarak görevlendirmekte; mutemetler veya onların müteahhitleri üretim işletmelerine ibraz edecekleri yetki belgesi karşılığında teslim aldıkları kömürü valilik/kaymakamlık komisyonlarınca belirlenen fiyattan satarak halkın tüketimine sunmaktaydılar.

Kömür müteahhidini tekrar çağırttım ve “getirdiği kömürün nakliye belgesini” istedim. Önce hık mık; sonra da itiraf etti. “Aslında 1989 yılı tahsisinin hepsi kullanılmış, satışı yapılmış; kendisi iyilik olsun, kaymakam lojmanı yakıtsız kalmasın diye piyasadan kömür bularak getirmiş ve acil ihtiyacı karşılamıştı.”

Doğal olarak bu defa da fiyata takıldım. Lityit kömürü ile Şırnak kömürünün kalite ve fiyatları arasında iki kat fark olmalıydı. Faturasını iade ettim ve getirdiği kömürü de geri götürmesini resmi yazıyla bildirdim.

Lojmanın bitişiğindeki Tapu Kadastro Müdürlüğü binası kömürlüğünde kıştan kalan bir miktar kömür varmış. Oradan emanet aldık ve geçici ihtiyacımızı çözdük.

Yaptığım araştırmada, ilçe kömür tahsisinin işleyişinde usulsüzlük yapıldığı anlaşılıyordu. Tahsisin müteahhitliğini alan kişi, resmi belge ile Türkiye Kömür İşletmeleri ocağından kaliteli kömürü alıp piyasada yüksek fiyatlarla satıyor, buna karşılık Şırnak asfaltit ocaklarından kalitesiz, ucuz kömürü ilçeye getirerek linyit fiyatına halka kakalıyordu. Kağıt üzerinde her şey usulüne uygundu. Linyiti satın alan tüccar için ocak çıkış belgesinin bir anlamı yoktu. İlçede yapılan satış esnasında da sadece resmi daireler çıkış belgesi soruyor, vatandaş istemiyordu. Resmi dairelere, tüccara teslim edilen linyit kömürün çıkış belgeleri veriliyor, evrakı tamamlanıyor ve ödemesi yapılıyordu. Özetle, kömür mutemetliği ve müteahhitliği ballı börekti. Hem linyiti piyasaya satarken, hem asfaltiti satın alırken kazanıyorlardı.

Geçmişi kurcalamanın artık bir faydası yoktu. Gelecek yıla iyi hazırlanıp bu tür çarpıklıklara fırsat vermemek için tedbir almaya karar verdim. Önce, Köyler Hizmet Birliği’ne işlerlik kazandırdım. Tüzüğü yeniledim. Genel Kurulu yaparak, yeni Yönetim Kurulu’nu belirledim. 1990 yılı tahsisi geldiğinde bu defa Belediyeyi değil Köyler Hizmet Birliği’ni mutemet olarak görevlendirip, birlik üzerinden de ihale ile müteahhidi belirlemeye karar verdim. Öyle de yaptım.

Aralık ayında yeni yılın tahsis yazısı geldi. Birlik Yönetim Kurulu’nu topladım. Bilgilendirdim.

1989 yılı ilçe tahsis kömürü o günkü fiyatla 88.000 TL/ton fiyatla satılmaktaydı. Yılsonu enflasyonu o yıl, %64 olmuştu. Önceki yılla kıyaslandığında 1990 yılı kömür satış fiyatının %64 artışla en az 88.000*1.64=144.320 TL/ton olması gerekiyordu.

Bir ihale şartnamesi hazırladık. Hukuken, o tarihte Köyler Hizmet Birlikleri Devlet İhale Kanunu kapsamında değildi. Şartnamede hem bu durumu açıkladık hem de oluşacak satış fiyatı üzerinden %5 oranında Birlik komisyonu alınacağı, gelen her nakliyenin Birlik kaydına geçirilip Birlik komisyonu bankaya yatırılmadıkça,  halka tesliminin yapılamayacağı şart koşuldu.  

O tarihte Devlet ihalelerindeki eksiltmelerde iş, en düşük fiyatı verene verilmekte ve kalite değerlendirmeye alınmadığından verimsiz hizmetler ve kalitesiz işlerle kamu kaynakları çarçur edilmekteydi. Bu durumu önlemek için ayrıntılı bir fiyat çalışması yaptırdım. %64 enflasyona ve %5 komisyona rağmen önceki yıl fiyatına satış yapılsa bile, müteahhit helalinden para kazanabilecekti. Ama bizim için önemli olan, ihaleyi alanın işi hile yapmadan, yan yollara sapmadan, dürüstçe yürütmesiydi. Kapalı teklif alacaktık. İşin bir zarar sınırı vardı. Hesaplarımıza göre tüm giderler dahil, kömür dağıtım işini 85.000 TL/ton altında bir fiyatla yaparım diyen, hırsızlık yapmadan bunu gerçekleştiremezdi.

İhale 20 Ocak 1990 tarihinde yapıldı. Üç teklif verilmişti.  İhale esnasında teklifler henüz açılmadan, “86.000 TL/ton altında verilen tekliflerin değerlendirme dışı tutulacağını” ara karar olarak kayda geçirdik. Kapalı zarflar açıldığında önceki yılın müteahhidi N. Sağlam’ın  99.000 TL/ton; İ. Baltacı’nın 97.900 TL/ton ve N.Sağlam’ın ortağı N.Çevik’in 74.600 TL/ton fiyat verdikleri anlaşıldı. N.Çevik’in fiyatı ilke kararımız gereği değerlendirilmedi. Uygun fiyat, İ. Baltacı’nın teklifi olduğundan ihale onda kalmış oldu.

Bu durum, yıllardır ilçede kendi aralarında anlaşarak tahsis kömür satışlarından bir şekilde para kazananların kazan kaldırmasına yol açtı. İtiraz ettiler. Onlara göre biz en düşük fiyatı verene işi vermemekle ihaleye fesat karıştırmıştık.

Bu kişilerin Valilik katında da itiraz ettikleri anlaşılıyordu. 23 Ocak Salı günü Vali Yardımcısı Ünal bey aradı. Sayın Vali “İhaleyi iptal etsin. Belediyeyi mutemet olarak görevlendirsin” diyesiymiş! Vali yardımcısına; “Yapılanların doğru ve yasal olduğunu, ihalenin valiliğin sözlü emri ile iptal edilemeyeceğini; varsa bir haklı itiraz, mukakkik görevlendirerek inceleme ya da soruşturma yaptırabileceklerini;  hemen yola çıkacağımı ve gelip Sayın Vali ile görüşmek istediğimi,” söyledim. Ses tonumu da yükseltmiş olmalıyım ki; “Ben Vali Beyin sözünü aktarıyorum. Bu söz benim sözüm değil,” diye açıklama yapma ihtiyacı duydu.

Moralim çok bozulmuştu. Kalkıp Sayın Vali ile görüşmek üzere Van’a gittim. Yaptığım işin, attığım imzanın arkasında sonuna kadar duracağımı, tahmin etmemiş olabilirlerdi. Niyetim belliydi.(!) Vali Adnan Darendeliler kaşarlaşmış, kurt! Yerinde yoktu. Büyük ihtimalle olacakları sezmiş, konuta geçmişti. Vali yardımcıları ile görüştüm. “Haklı olduğumu, yaptığımı sonuna kadar savunacağımı ve ihaleyi iptal etmeyeceğimi” bildirdim. Onlar benden daha tecrübeliydiler. “Kendini niye strese sokuyorsun? Bırak bugüne kadar nasıl geldi ise öyle gitsin. Bu yüzden Vali ile aranı açmaya değer mi?” dediler. O tarihte mobil telefon yok. Sayın Vali’ye ulaşamayacağım belli olmuştu. İlçeye döndüm. Bir yandan da; “Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli! Bunun için ne yapabilirim?” diye düşünüyordum. Kendimce bir çıkış yolu buldum.

Dönüşte Köyler Hizmet Birliği ve Muhtarlar Derneği Yönetim Kurulu’nda görev alan muhtarları topladım. Birkaç tane, birer cümlelik telgraf metinleri yazdım ve onlara verdim.       “-Postaneye gidip bu telgrafları Valiye ve İçişleri Bakanına çekeceksiniz. Tanıdığınız 8-10 kişiye de aynısını yaptıracaksınız,” dedim. Bir yandan da Hürriyet Gazetesi muhabirini çağırdım. Durumu ona anlattım. “Benim ağzımdan değil, haber olarak bunu geç,” dedim. Telgraflarda: “Özalp’te kömür fiyatı ucuzladı. Siz kimin yanındasınız? Kaymakamın mı, mafyanın mı?” içerikli sloganlar yazıyordu. O gün yirmiye yakın telgraf gönderildi.

Ertesi gün, önce Belediye Başkanı Emin Beye gittim. O da itiraz ediyordu. Durumu anlattım, ikna oldu.  

Saat 15.00 gibi Sayın Vali aradı. Çalıştığım yerlerde zamanı etkin kullanabilmek için, makam masasının tam karşısına bir duvar saati yerleştirmeyi adet edinmiştim. Vali bey aradığında gayrı ihtiyari olarak gözüm saate ilişmişti. Tam 16 dakika konuştuk. Telefonda uzun konuşmam, genelde. Hele de üstüm olan biri ile hiç bu kadar uzun konuştuğumu hatırlamıyorum.

Hal hatır sorduktan sonra, bence “eften püften konular” hakkında o sordu ben söyledim. Bilinçli olarak kömür ihalesi konusuna girmedim. Vali o konuyu konuşmak istiyor, ama benim açmamı bekliyordu. Ben de konuya girmemekte direndim. Sonunda dayanamadı; “-Nedir bu kömür ihalesi konusu? Bir sürü şikayet var,” dedi. Ben de; ”Konuyu görüşmek için Vilayete geldiğimi ama kendisi ile görüşemediğimi; isterse gelip dosya üzerinden ayrıntılı bilgi verebileceğimi” ifade ile, ihale sürecini anlattım. Sayın Vali işin hukuki tarafında değildi. “Neden eski müteahhide vermedin? Neden yeni birini görevlendirdin,” gibi yüzeysel sorular soruyordu. Bir ara; “-İşi geçen yıl yapan, bu sene elenen kişi, N.Sağlam hangi partili?” diye sordu. Bereket versin bu kişi muhalefet partisindendi. Söyledim. Rahatladı. “- Bildiğini yap!” dedi. Konu kapanmış oldu.

Hoşça kalınız.



761 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028