Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi45
Bugün Toplam620
Toplam Ziyaret1823310
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
ÖĞRETMENEVLERİ
20/05/2017

 

Öğretmenevleri 1980 yılında darbe ile işbaşına gelen asker kökenli yöneticilerin bir hediyesidir, eğitim camiasına. Bazılarınca, “öğretmenleri toplumsal konulardan uzak tutmak, pasifize etmek” amacıyla kurulduğu ileri sürülse de; zamanla, bir ile/ilçeye atanan ya da tatil amacıyla giden öğretmen ve ailesinin sığınacağı kurumlar haline gelmişlerdir. Gelişen süreç içerisinde iyi yönetilen, iyi örnekler doğdu ve otel, lokanta, lokal, kuaför gibi hizmetlerin de verildiği bir sosyal kurum haline dönüşenler oldu. Başlangıçta asker kökenli Bakan Hasan Sağlam’ın emriyle oluşturulan bu kurumlar, zamanla Bakanlık Destek Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nın asli işlerinden biri haline geldi.

Yukarıda da belirttiğim gibi öğretmenevleri, orduevlerine öykünerek oluşturulmuşlardır. 1980’li yıllarda varlıklarına duyulan ihtiyaç, inanıyorum ki bugünden çok daha fazlaydı. Bugün yaşanan şehirleşme ile birlikte ulaşım ve konaklama imkanları, iletişim teknolojisinde gelinen aşama, onlara duyulan gerçek ihtiyacı nispeten azaltmıştır, bence.

1976-82 yılları arasında köy ilkokulu öğretmenliği yaptığım için, o tarihte öğretmenevlerine ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu yaşayarak bilenlerdenim. 1977 kışında Yozgat Sarıkaya ilçesinin göbeğindeki, tavanı pardı döşemeli, toprak damlı, ortasında bir adet soba yanan 16 kişinin aynı salonda yan yana yattığı “Adıgüzel Oteli”nde bir gece kalmayan; 1979 kışında Ankara’nın Çamlıdere’sinde son minibüsü kaçırdığından, ne Kızılcahamam’a ne de kar sebebiyle yolu kapalı evinin bulunduğu Doğanlar köyüne gidemediği için sokakta kalıp, minibüs yazıhanesinin üstündeki sobasız sedirde, iki kirli battaniyeye sarılıp sabahlamayan; elbette bilemez öğretmenevlerinin gerçek değerini.

Uzun lafın kısası; kaymakam olarak çalıştığım tüm ilçelerde başta öğretmenler olmak üzere tüm kamu çalışanlarının yararlanacağı öğretmenevleri yapılması için olağanüstü çaba gösterdiğimi söyleyebilirim.

Bunlardan ilki Karaisalı’dadır. İlçenin, hemen hemen hepsinde en az bir ilkokul bulunan 105 köyü, 200’den fazla yerleşim yeri bulunmaktaydı. Karsantı (Aladağ) tarafındaki bazı köylerden, bir günde ilçeye gelmekte bile zorlanırken, bu yerleşimlerde çalışan öğretmenler de en az ayda bir defa, aylıklarını almak üzere, Karaisalı’ya gelmek zorundaydılar. İşlerini tamamladıktan sonra, bazılarının evlerine ulaşmaları neredeyse düşünülemezdi.

Karaisalı’daki şansım İlçe Milli Eğitim Müdürü ve şube müdürlerinin konuya yatkınlıkları, işlerini seviyor olmalarıydı. O günün şartlarında, şimdiki İlçe Müftülüğü binasının bulunduğu yer, Askerlik Şubesi iken, yeni binasına geçen şube yetkililerince boşaltılmış, atıl vaziyetteydi. Burada Bakanlığın ve İl Özel İdaresi’nin de katkılarıyla ihtiyaca cevap verecek, konaklama imkanı da olan bir öğretmenevi oluşturduk. Büyük bir ihtiyacı karşılamış oldu.

Özalp’e vardığımda, Özalp’te de öğretmenevi olmadığını gördüm. O sırada, 1930’lu yıllarda yapılmış, taş binada hizmet veren Hükümet Konağı yerine yenisi inşa edilmekteydi. Resmi daireler yeni binaya taşındıktan sonra eski binayı öğretmenevi olarak düzenlemeye karar verdim.

Yeni hükümet konağı inşaatı tamamlandığında, bizler daha taşınmaya başlamamışken bir gün ziyaret ettiğim Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu, “eski hükümet konağını ilçede yeni kurulacak Jandarma Asayiş Taburu’na tahsis etmeyi düşündüklerini” söyledi. Bu “düşünceden” ilçedekilerin haberi yoktu(!). Bozuldum. Böyle bir tahsisin, hem ilçenin ihtiyaçları, hem kurulacak birimin ihtiyaçları, hem de toplumsal ilişkiler bakımından uygun olmayacağını ifade ettim.

İlçeye dönüşte boş durmadım. Kadastro Müdürü Ali Tilkioğlu’nu yanıma alıp  “ilçenin doğusunda, -eski- Saray yolu üzerindeki kısmen tepelik, yer yer kuru derelerle yarılmış boş alanı” göstererek; “Bu mevkiin kadastro durumunu harita üzerine işleyip getirmesini” istedim. O tarihte henüz “google earth” Türkiye’de hizmet vermediği gibi, bilgisayarımız da yoktu. Söz konusu alan “kullanılmayan, tescil harici, Devletin hüküm ve tasarrufunda taşlık, kayalık” durumundaydı.

3402 sayılı Kadastro Kanunu kapsamında (sanırım 16.ncı madde) Kadastro Müdürlüğü’nden; “Belirtilen mevkide 15 hektarlık bir alanın, güvenlik hizmetlerinde kullanılmak üzere sınırlandırılarak hazine adına tescilini” yazı ile resen istedim. Bunu, geleceğe yönelik bir tedbir olarak yapmıştım. Biliyordum ki Valilik yakında “eski hükümet konağının jandarmaya tahsisini” isteyecekti. Onlar istediğinde, ben onlara daha uygun bir alan gösterebilmeliydim.

Yeni hükümet konağına taşındıktan birkaç hafta sonra, Sınır Jandarma Tugay Komutanı Yusuf Soybaş Paşa “hayırlı olsun” demeye geldi. Sohbet sırasında; “Genel Komutanlık’ça Özalp’te bir Jandarma Asayiş Bölüğü kurulmasının planlandığını; bölüğün yerleştirilmesi için uygun bir yer hazırlanmasının istendiğini; eski hükümet konağının bu amaçla jandarmaya tahsis edilip edilemeyeceğini”, dillendirdi.

Ben de: “Tahsis edilmesinde bir engel bulunmadığını; ancak bu yerin jandarma için uygun olmadığını; hem alanın çok dar, hem şehrin ortasında ve 20 metre uzaklıkta evler bulunduğunu, toplumsal bir takım sıkıntılarla karşılaşılabileceğini; iki dekarlık mevcut alana jandarmanın ihtiyaç duyacağı eğitim ve dinlenme sahalarının sıkıştırılamayacağını; sadece tek bir binanın böyle bir hizmet için yetersiz kalacağını” belirterek, kendisini jandarma için düşündüğüm yere götürdüm.

150 dekar yerleşim alanı tahsise hazırdı. Sahayı gezdik. Askeri birlik konuşlandırmak için mükemmel bir alandı. Paşa memnun ve ikna olmuş olarak ayrıldı.

Eski hükümet konağı ve arsasının Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisi kesinleştikten sonra İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler ve Bakanlıkla yapılan yazışmalar sonunda ödeneğimiz geldi. Eski hükümet binası, bodrumda mutfak ve depolarla kalorifer dairesi; zeminde yönetim, dinlenme ve sosyal hizmet odaları, TV salonu ve memur lokali ile yemekhane; üst katta yatak odaları olan mükemmel bir öğretmenevine dönüştürüldü. Hem güzel bir tesis, hem de gerçek bir ihtiyaca cevap oldu.

Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

 

 



639 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028