Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi73
Bugün Toplam329
Toplam Ziyaret1823019
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
SURİYE, HATAY VE KIBRIS
27/05/2017

 

1990 yılı mart -  nisan aylarında Ankara’da, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve İçişleri Bakanlığı’nca birlikte düzenlenen Psikolojik Harekat Kursu’na gönderilmiştim.

 Kursa çağrılanlar arasında birkaç mülki amir, çeşitli üniversitelerden yöneticiler; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin çeşitli birliklerinden subaylar, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden rütbeli personel, bazı bakanlıklardan Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı düzeyinde merkez memurları vardı. Kaymakam olarak benden başka, sonradan Diyarbakır’da vali yardımcısı olarak birlikte çalıştığımız değerli dostum Ahmet Ertürk’ü hatırlıyorum. 

Kurs, Ankara Kirazlıdere’deki Silahlı Kuvvetler Özel Harp Dairesi tesislerinde idi. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, üniversitelere bağlı güvenlik konuları üzerinde çalışan Araştırma Enstitüleri, Dışişleri Bakanlığı ve Genel Kurmay’dan konu uzmanlarınca kendi uzmanlık konularında konferanslar veriliyor; uzman sunumu bittikten sonra grup çalışmaları yapılıyor ve sınıfça konferans konusu tartışılıyor; kursiyerler grubunun katılımı, fikir üretmesi sağlanmaya çalışılıyordu. 

Konular ülkemizin iç ve dış güvenlik sorunları üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Doğal olarak bölücü terör ve alınacak tedbirler, ele alınan en önemli konulardan birisiydi. 

O günlerde PKK lideri Abdullah Öcalan Şam’da ikamet etmekte; Suriye yönetimince korunup kollanmakta; PKK’nın eğitim kampları da Golan tepelerinin arkasındaki Suriye’ye ait vadilerde bulunmaktaydı. 

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nden gelen bir uzman komşu ülkelerin Türkiye’ye yönelik hasmane niyetleri ile Türkiye karşıtı politikalarını anlattıktan sonra; her ülke için ayrı ayrı hazırlanmış “Mevcut Durum ve Potansiyel Tespiti, Tehdit Değerlendirmesi Çalışma Raporları” bulunduğunu; “hizmete özel” damgalı bu çalışmaların gizlilik içeren “Karşı Harekat Tedbirleri” bölümleri dışında kalan, tespite yönelik bölümlerinin kursiyerlerle paylaşılabileceğini anlattıktan sonra; “Hangi ülke ile ilgili rapor üzerinde çalışmak istediğimizi” sordu. 

O günlerde, 1988 ve sonrasında, “Bulgaristan’ın ülkesindeki Türk azınlığa karşı uyguladığı yıldırma ve asimilasyon çılgınlığı” gündemdeydi. İran’ın “rejimini dışarıya ihraç etmeye yönelik gayretleri” bilinmekteydi. Ermenistan’ın “soykırım iddiası ve bunu diğer ülkelere yayma girişimleri” vardı. Yunanistan’ın “megali ideası ve her fırsatta Türkiye’ye karşı düşmanca tavırları” söz konusuydu. 

Ben de dahil, grubun çoğunluğu, “yükseliş halindeki bölücü terörist hareketlere destek veren Suriye dosyasını inceleyelim” görüşünde birleşince ertesi gün, “Tehdit Değerlendirmesine Yönelik, Suriye’nin Mevcut Potansiyeli ve Durum Tespiti” konulu dosyalar grubun incelemesine açık edilerek, sunuldu.    

Yanlış hatırlamıyorsam bir hafta boyunca Suriye üzerinde çalıştık. Her biri biner sayfa tutan iki ciltlik, yaklaşık 2.000 sayfa Suriye ile ilgili mevcut durum incelemesi çıkartılmıştı. Milli Güvenlik Kurulu uzmanı; “Bir bu kadar da bizim karşı harekat ve alternatifli tedbir önerilerimiz bulunduğunu” söyledi. Mevcut raporu kısımlara bölerek, gruplar halinde inceledik. Sonra da her grup çıkardığı çalışma özetini kursiyerlerin tamamı ile paylaştı.

 Böyle ayrıntılı bir durum incelemesine daha önce tanık olmamıştım. 

Suriye’nin her ili, ilçesi, mahallesi-köyü en ince ayrıntısına kadar ele alınmış; nüfus, etnik ve mezhepsel yapı; ulaşım, eğitim, sağlık kurumları; okuryazarlık, sınai üretim ve üretim tesisleri; ülkenin tüm alt yapısı, yolları, içme suyu kaynaklarına ve kanalizasyonuna varıncaya kadar haritalanmış, yer yer fotoğraflanmış olarak kayda geçirilmişti. Askeri durumu ve iç güvenlik yapısı, karakolların kapasitesinden, askeri birliğin sahip olduğu silahlara, sorumlu komutanına ve amirine kadar her şey elimizin altındaydı. 

Düşünün; sağlık tesislerindeki yatak adedinden, sağlık personeli sayısına, ameliyat odası kapasitesinden, ambulans ve acil yardım hizmetlerine kadar her şey vardı raporda. Hangi yerleşim birimlerinin Türkmen, hangisinin Hıristiyan olduğu; büyükşehirlerde hangi mahallede Nusayriler’in, Türkmen ya da Sünni Araplar’ın çoğunlukta oldukları, neredeyse kapı kapı belirlenmişti. 

Konferansta görevli uzman; “Tüm komşularımız hakkında benzeri çalışmaların var olduğunu” anlattı. O raporları inceledikçe ülkemin sorumlu yöneticileri ile gurur duydum. Övünmemek, sevinmemek mümkün değildi. 

(Devamı yarın.)



669 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028