Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi56
Bugün Toplam306
Toplam Ziyaret1822996
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
‘SİLAHSIZ’ GEÇİCİ KÖY KORUCUSU
13/10/2017
Hani, Bektaşi dedesine sormuşlar:
“- Baba erenler ‘abdestsiz namaz olur” demişsin, hiç abdestsiz namaz kılınır mı?”
“- Hocalar öyle diyor, merak ettim. Denedim. Vallahi ben kıldım, oldu,” demiş.
Siz de; “- Hiç, silahsız köy korucusu olur mu?” demeyin.
“- Vallahi ben yaptım, oldu! Nasıl mı?”
PKK’nın 1984 yılındaki Beytüşşebap ve Şemdinli baskınları ile başlayan eylemlerini, kırsala yönelik olarak artırması üzerine; 1985 yılı Mart ayında, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 74.ncü maddesinde değişiklik yapılarak; daha önceleri istisna olan ve mevsimlik görev yapan “geçici köy koruculuğu”(GKK), adındaki “geçici” tabiri korunmakla birlikte; “köye, köylüye yönelik eşkıyalığı def’etme” anlamında “kalıcı bir yapı” haline getirildi.(*)
Ayrıca, o güne kadar köy bütçesinden yapılan ücretlendirmeye de son verilip; köy muhtarının önerisi ve kaymakamın onayı ile belirlenen kadro ihdasından da vazgeçilerek; ücretleri İçişleri Bakanlığı bütçesinden ödenmek üzere, 40.000 (kırk bin) adet kadro ihdas edildi. Hükümet isterse bu sayıyı yarısı oranında artırabilecekti.
Böylece, hem bölgedeki istihdam sorununun azaltılması, hem de “PKK’ya, istismar ettiği vatandaşlarca karşı konulması, halkın inisiyatif alması,” hedeflenmişti.
1987’de, terör bölgesinde Olağanüstü Hal ilan edildikten sonra, Diyarbakır’daki Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin önerileri doğrultusunda, kadrolara atama yapılmaya başlanmıştır. Kadroların hangi İl’e tahsis edileceğine Bölge Valiliği görüşü üzerine Bakanlık, İl içerisinde dağıtımına ise valilikler yetkili kılınmıştır.
Kadroların kullanımı konusunda, zaman zaman “merkezi emir ve genelgeler” gönderilmiş ise de; Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği yayınlanana, yani Temmuz 2000 tarihine kadar ve özellikle ilk yıllarda; duruma göre vali, kaymakam ve jandarma komutanından her kim daha aktif ve inisiyatif sahibi ise, onun kararları etkili olmuştur.
1990 yılı Mayıs ayında, PKK’nın “silahlı propaganda adlı köy baskını, dağa kaldırma, öldürme, v.b. tedhiş faaliyetlerinin” Van ilinde de yaygınlaşması üzerine, Van Valiliği emrine bir miktar GKK kadrosu tahsis edildiği bildirilerek, ilçemiz ihtiyacı soruldu. Özalp için, başlangıçta en az 200 kadro talep etmemize karşın, sadece 76 kadro verildi.
Özalp’in şanssızlığı, o tarihe kadar, İran sınır makamları ile geliştirilen iyi ilişkiler sebebiyle, Özalp’e İran üzerinden militan girişi olmaması, Özalp’in diğer ilçelere kıyasla daha huzurlu sayılmasıydı.
Mayıs ayında verilen kadroların dağıtımı için Başkanlığımda, İlçe’de konuşlu Sınır Jandarma Tabur Komutanı, İlçe Jandarma Komutanı, İlçe Emniyet Amiri ve İlçede konuşlu 3 adet Sınır Jandarma Bölük Komutanı’nın katılımı ile Genişletilmiş Asayiş Toplantısı yaptım. Eldeki silah durumu ve hassas köyler dikkate alınarak, verilen kadroların hangi köylerde kullanılması gerektiği konusunu değerlendirdik.
İlçe Jandarma Komutanlığı demirbaşında bu amaçla kullanılabilecek sadece 46 adet silahımız bulunmaktaydı. İsteklilerden yedisinin, bulundurma ruhsatlı uzun menzilli silahları olduğundan, onları da göreve başlatsak bile, 53 kadroyu kullanabiliyor; geride 23 kadromuz boş kalıyordu.
Tüm köylere duyuru yapıldığı halde, bazı köylerden talep gelmemişti. Bunun iki sebebi olabilirdi. Ya bu köyler halkı tehdit edilmekteydiler; ya da PKK’ya müzahir/meyilli idiler.
Nitekim o günlerde ziyaretime gelen Milan Aşireti reisi Ali İhsan Çeliktaş –ki ilçemiz Örenburç köyünde yerleşikti-; “GKK atamasının lüzumsuz olduğunu, köylüye silah dağıtılmasının eski kan davalarını hortlatabileceğini,” iddia etmişti. Aynı şekilde, 1980 sonrası görülen, Bölücü Alarızgari Davası’ndan hükümlü, Şemsikan Aşireti ileri gelenlerinden Nejdet Basut da aynı düşüncede idi. Devlet olarak, Aşiret reislerinden isteyenlere, GKK kadrosunda yakın koruma verilebileceği bildirildiği halde, bu ikisi koruma da istemediler.
En riskli gördüğümüz sınır köyleri, güneydeki Turanköy ve Kapıköy, kuzeydeki Aşağı ve Yukarı Yorganlı köylerinden hiç başvuru olmazken; Saray beldesi doğusunda ve kaçakçılık faaliyetlerinin sıkça görüldüğü, Kurucan ve Beyarslan köylerinden de yeterli başvuru gelmemişti.
Sonuçta, güneyde Kekikdüzü köyüne 20, Koçbaşı köyüne 14 kadro, kuzeyde Yukarı Balçıklı köyüne 19 kadro tahsis ettik ve atamalarını yaptık. Bunlardan 7’sinin silahları kendilerine aitti. Ayrıca güneyde Karahisar, Hazine, Karlıyamaç, Çakmak, Çartak, Keçikayası, Baltepe; kuzeyde Y. Koçkıran, Yavuzlar, Eğribelen ile büyük köyler olan Bakışık ve Dorutay’da da birer adet silahsız atama yaptık. 11 kadroyu ise, silah gönderilinceye kadar, elimizde ihtiyat olarak tutmaya karar verdik.
Temmuz 1990 ayında göreve başlayan, yüzbaşı rütbeli yeni İlçe Jandarma Komutanı biraz başına buyruk, halkla ilişkilerinde sorunlu ve idare ile ilişkilerinde tutarsız davranışlar içerisinde olan birisi idi. Bu sebeple, ilçedeki daha önceden mevcut, askeri ve idari makamlar arasındaki iş ve anlayış birliğinin sürdürülmesi konusunda, sıkıntılar yaşamaya başladık. Genel hususlar ayrı bir yazı konusudur.
Uyumsuz biri göreve başlayınca, İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan Kaymakamlığa yönelik rutin evrak dışında, sağlıklı bilgi akışı azaldı. Bir anlamda kesildi, diyebilirim. Oysa ilçeye yönelik terör tehdidi artmıştı. İlçe kaymakamı olarak, “haber alma, bilgi toplama” konusunda bazı tedbirler almak zorunda kaldım. Kalan kadroları “haber elemanı” olarak kullanmaya karar verdim. Benim inancıma göre; bölücü örgütle mücadele sadece “silahlı çatışmada üstün olmak” değildi. Her alanda, bütüncül bir çaba zorunluydu
Başlangıçta,”İlçe Jandarma Komutanlığı’nın iş yükünü hafifletmek, onların operasyonel faaliyetlere yoğunlaşmalarını sağlamak” amacıyla, “GKK’larının atanmaları, izinleri, ücret bordrolarının hazırlanması ve ücret ödemeleri gibi özlük işlerini yürütmek üzere,” İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Birimi’nden Kaymakamlık Olağanüstü Hal Bürosu’nda görevli, Attila adlı polis memurunu görevlendirmiştim. İyi de yapmışım.
Elimizde boş kalan 11 adet GKK kadrosundan beşine, ilçede samimiyetine güvendiğim eğitim personeli, din görevlileri ya da muhtarların önerdiği kişiler arasından; birim görevlisi polis memuru Attila’nın ön mülakatı ve kısa süreli görev denemeleri sonunda, yararlı olacağına kanaat bildirdiği kişilerden atama yaptım. Bu kişilerin resmi görevli olduklarını, birim görevlisi ve şahsım dışında hiç kimse bilmemekteydi. Ne emniyet müdürü, ne jandarma komutanı, ne de başkası. …
 Konunun önemi, mahremiyeti ve tehlikeleri kendilerine iyice anlatılmıştı. Yaklaşık 40 aday içerisinden Kurucan, Beyarslan, Karahisar, Bakışık ve Kazlıgöl köylerinde yaşayan beş kişi seçilmişti. Bu kişiler doğrudan kaymakama, yani şahsıma bağlı olarak çalışıyor; sade vatandaş gibi ayda bir defa ziyaretime geliyor; acil durumlarda telefonla ulaştıkları polis memuru Attila aracılığıyla randevu alıyorlar; görev konusunda benden başkasına bilgi aktarmıyorlar; üstelik bir birlerini de tanımıyorlardı. Attila’dan ücretlerini alıyor, acil hallerde bana ulaşmak üzere, onunla bağlantı kuruyorlardı.
Olağanüstü Hal Bürosu’nun tüm evrak ve kayıtları, Kaymakamlık Büroları Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği’ne aykırı olarak, Yazı İşleri Müdürlüğü yerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde tutulduğu halde; GKK atama evrakları, anahtarı şahsımda olan bir kasada saklanmaktaydı. Polis memuru Attila onların bordrolarını hazırlayıp ücretlerini elden zarf içinde vermekte; bordroda kimlik bilgisi yerine, “Kaymakamlık Olağanüstü Hal Bürosu bilgisindedir” yazılmaktaydı.
Saymanlık yetkilisi İlçe Mal Müdürü’ne “gizli ve kişiye özel” bir yazı ile;  “Listedeki geçici köy korucularından beşine özel ve gizli görev verildiğinden, isimlerinin saklı tutulduğunu; teftiş halinde atama onayı örneklerinin Kaymakamlık Olağanüstü Hal Bürosu’ndan temin edilebileceğini,” bildirmiştim.
Yani özetle, yapınca silahsız korucu da olabiliyormuş!
Bir sonraki yazıda, bu “silahsız geçici köy korucularının çalışmalarından örnekler” vermeye çalışacağım.
Esenlik içinde olunuz.
 (*)  3 Ekim 2016 tarihli ve 676 sayılı KHK ile; Köy Kanunu’ndaki “Geçici Köy Korucusu” unvanı “Güvenlik Korucusu”, “Gönüllü Korucu” ifadesi ise “Gönüllü Güvenlik Korucusu” şeklinde değiştirilmiştir.


930 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028