Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi65
Bugün Toplam436
Toplam Ziyaret1823126
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
MÜLKİ AMİR ‘ÜZERİNE KUMA’ KABUL EDER Mİ?
22/10/2017

Mülki İdare Amiri görevli olduğu ildeki/ilçedeki sivil idarenin ‘üst’ü olup askeri ve adli kuruluşlar yetki alanı dışındadır. Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal ilanında, güvenlik konularında askerlere de görev verildiğinde; askerlerle ilişkiler “kanunlarda tanımlanan” daha farklı bir konuma dönüşür.

Vali ve kaymakamların kanunlarla verilen yetkilerini tam ve zamanında kullanmaları halinde adli ve askeri makamlarla bir yetki sürtüşmesine girilmesi hemen hemen olası eğildir. Bu alandaki sıkıntıların çoğunluğu, makam sahiplerinin bazen “bilgisizlik”, bazen de “çapsızlık” sebebiyle yetki sınırlarını bilmemelerinden kaynaklanır.

1971 yılında yayınlanan Sıkıyönetim Kanunu’nun 2.nci maddesi gereğince; “Sıkıyönetim altına alınan yerlerde genel güvenlik ve asayişe ilişkin zabıta kuvvetlerine ait görev ve yetkiler Sıkıyönetim Komutanlığına geçer. Zabıta kuvvetleri bütün teşkilatı ile Sıkıyönetim Komutanı’nın emrine girer.” Bu anlamda, güvenlik ve asayişle ilgili konularda yetkili olan mülki amirler de,“güvenlik ve asayişle sınırlı olmak üzere”, Sıkıyönetim Komutanı emrine girmiş olurlar.

1983 tarihli Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında Olağanüstü Hal ilan edilmesi durumunda ise yetki, sivil yöneticiler üzerinde kalmaya devam eder. İç güvenlik kuvveti olan polis ve jandarmaya destek vermek üzere görevlendirilen askeri birlikler “Olağanüstü hal bir ili kapsıyorsa o ilin valisi, bir bölge valiliğine bağlı birden çok ilde ilan edilmesi halinde bölge valisi” emri  altına girmiş olurlar. (2935 sayılı Kanun, Madde: 14)

Eskiden, mülki amirlerin askerle ilişkilerinde asıl problem, jandarma ve sahil güvenlik sınıfı askerlerle olan ilişkilerde yaşanırdı. O yıllarda Jandarma ve Sahil Güvenlik Genel Komutanlıkları idari olarak İçişleri Bakanlığı’na, il/ilçe jandarma ve sahil güvenlik komutanlıkları da güvenlik hizmetleri bakımından mülki amirlere bağlı olmakla birlikte; atama, sicil ve disiplin ilişkileri askeri hiyerarşiye göre belirlenmişti. Mülki görevleri yönünden mülki amire bağlı jandarmanın, adli görevler yönünden Cumhuriyet Savcısı’na, askeri bakımdan kendi komuta kademesine bağlı olması hep sorun kaynağı olagelmiştir. Bu ilişki biçimi, 1960  ve 1980 askeri darbelerinin ürünü idi. (*)

……………………………………………………………………………………..

1989 yılında atandığım Van ili Özalp ilçesi Olağanüstü Hal Bölge’sinde bulunmaktaydı. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bölge Valiliği’ne bağlı olarak kurulmuş bulunan Jandarma Asayiş Komutanlığı komutanı ise Korgeneral Hikmet Köksal idi. (**)

Özalp’te göreve başladığım günlerde, Jandarma Asayiş Komutanlığı’ndan ve doğrudan komutan imzası ile çıkmış bir yazı ekinde, “Jandarma Asayiş Komutanlığı İç Güvenlik Hizmetleri Harekat Emri” adlı bir kitapçık geldi. Kitapçık dedimse, 150-200 sayfalık bir doküman. Dağıtım listesine baktım; Olağanüstü Hal Bölgesi’ndeki valilikler ve kaymakamlıklar yanında, asayiş görevi verilmiş askeri birlik komutanlıkları, il/ilçe jandarma komutanlıkları ve il/ilçe emniyet müdürlüklerine gönderilmişti.

İnceledim.Bu doküman bir takım kurallar, emirler içermekteydi. “İl’lerde varsa görevli Askeri Birlik (Tugay/Alay) Komutanları, varsa Jandarma Bölge Komutanı, Vali veya Vali Yardımcısı, varsa MİT Bölge Başkanı, İl Jandarma Alay Komutanı, İl Emniyet Müdürü’nün; İlçe’lerde varsa asayiş hizmeti verilmiş Tugay/Alay/Tabur Komutanları, Kaymakam, İlçe Jandarma Komutanı,İlçe Emniyet Müdürü’nün katılacağı Asayiş Değerlendirme Toplantıları yapılması; bu toplantıları en yüksek rütbeli askeri birlik komutanının koordine etmesi (!),” getirilen kurallara bir örnektir. Bu belgede, Mülki Amirler güvenlik ve asayiş görevi verilmiş askeri birlik komutanları emrindeymiş gibi bir hava yaratılmış olup; özünde, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu hükümlerine aykırı hükümler içermekteydi.

Öncelikle, Jandarma Asayiş Komutanı bölgedeki vali ve kaymakamlara emir verecek mevkide değildi. Böyle bir düzenleme ancak kanunla yapılabilirdi. Kurumlar arası ilişkilerin düzenlenmesi konusunda ise yetki Olağanüstü Hal Bölge Valisi’ne verilmişti. Jandarma Asayiş Komutanı vali ve kaymakamların üstü olmadığı gibi, Bölge Sıkıyönetim Komutanı gibi de göremezdi, kendisini.

Konuyu önce Vali Yardımcıları Hakkı Ünal, İsmail Hakkı Develi ve Vedat Müftüoğlu ile görüştüm. Müftüoğlu dışındakiler düzenlemenin ne farkında, ne umurunda idiler. Vedat ağabey Sayın Vali ile görüşeceğini söyledi. Sonra bazı kaymakam meslektaşlarımla görüştüm. Hiç birisi dokümanın tamamını incelememişti. Kısmen inceleyenler de, benim aykırı bakışım üzerine, “haklı olabileceğimi(!)” söylemekle yetindiler.

Aynı konuda görüşlerimi bir üst yazı ile Valilik makamına gönderdim. “Bu emrin vali ve kaymakamlar için bağlayıcı olamayacağını; konunun ve dokümanın Ohal Bölge Valiliği ve İçişleri Bakanlığı görüşüne sunulmasını,” önerdim. Cevap alamadım. Sayın Vali’ye açtım.Vali bey, tabiri caizse, “Kem küm,” etti.

“- Ya boş verin! Böyle konulara kafanızı takmayın. Haklısın, ama önemli değil. Boşu boşuna karşı görüş bildirip, kendinizi sıkıntıya sokmayın. Uyguluyormuş gibi yapın!” dedi.

Kendi yetkisi üzerine “kuma gelmesi (!)” hiç de umurunda değildi. Hayal kırıklığına uğradım. Sanırım, konu ile ilgili, üst kademeler nezdinde hiçbir girişimleri ya da itirazları olmadı.

Doküman geldikten yaklaşık yirmi gün sonra ilçede konuşlu Sınır Jandarma Taburu’nun Komutanı Binbaşı Tanju Dönmez randevu isteyerek geldi ve konuyu açtı. Emir gereğince kendilerinden, “Haftalık Asayiş Değerlendirme Toplantısı Raporu istendiğini” beyanla, nasıl bir yol izlememiz gerektiğini, sordu.

Hiç bir yetkili konu üzerinde fikir beyan etmezken, benim, ilçedeki huzurumu bozmamın bir anlamı olamazdı. Kendisine değerlendirmemi açıkladım. Sonuçta, “Jandarma Asayiş Komutanı’nın Özalp Kaymakamı’nın amiri olmadığını; İçişleri Bakanı, Olağanüstü Hal Bölge Valisi veya Van Valisi iradesi dışındaki düzenlemelere uymak zorunda olmadığımı,” söyledim.

Tanju Binbaşı oldukça uyumlu ve iyi niyetli bir insandı. Zamanla kendisini çok sevdiğimi,çok güvendiğimi ve iyi anlaştığımızı ifade etmeliyim. Dedim ki:

“- Binbaşım bu emirler beni bağlamaz. Ama sizin de zor durumda kalmanızı istemem.

Zaman zaman zaten bir araya geliyoruz ve biliyorsunuz özellikle terör duyumları ile terörle mücadele konularını sizinle paylaşıyorum. Bundan böyle her hafta, belirleyeceğimiz bir günde, ilçe jandarma komutanı ve emniyet amiri ile yaptığımız asayiş toplantılarına siz de katılırsınız. Gündemimizdeki konuları görüşür, imzalı tutanak haline getiririz. Siz onu üst komutanlığınıza gönderirsiniz. Böylece hem biz kendi huzurumuzu bozmamış, hem de onların isteğini yerine getirmiş oluruz.”

Öyle de yaptık.

Aynı konu, iki yıl sonra, Diyarbakır Vali Yardımcısı olduğum dönemde yine karşıma çıktı. Zamanı gelince anlatacağım. Gördüm ki, hiç kimse kanunda yazılana bakmıyor. Sanki Meclis İradesi üstünde bir başka güç, bir başka irade varmış gibi.

Sorumlu görevde olanların geneli işini “yapıyormuş gibi” davranıyor ama gerçekte rol yapıyor. Gerçeği söylemiyor. “Gün olsun, torba dolsun!” bakışı ile yönetiliyor ilçeler, iller. Ve doğal olarak bütün bir ülke, koca Türkiye!

Sağlıklı günlerde yeniden görüşmek dileği ile.

(*) Bu ilişki biçimi 25 Temmuz 2017 tarihli ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmiş ve olması gereken hale getirilmiştir.

(**) Hikmet Köksal’ı daha sonra, 28 Şubat döneminde, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak

göreceğiz.



721 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028